PKK'nın lideri Abdullah Öcalan oynuyor. Hükümetle oynuyor, Hakan Fidan'la oynuyor, kendi siyasi uzantılarıyla oynuyor. Hükümet ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Öcalan'ın kendileriyle oynadığını bilmiyor olamazlar. Öyleyse bu durumda ne düşünmemiz gerekiyor? Devlet de Abdullah Öcalan'la oynuyor. Abdullah Öcalan'ın oynadığı nereden belli? Çok açık, geçen hafta adamlarıyla görüştükten sonra yaptığı iç içe girmiş, karma karışık açıklamalara bakın. Ne diyor muhterem: iki şey, birincisi, "bana iyi davranın, beni rahatlatın, yoksa darbe dinamiği devreye girer". Yani, "ben istersem Türkiye'de darbe şartları oluştururum" diyor açıkça. Tehdit ki, olabilecek en şeffaf tehdit.
İkinci söylediği ise tam da Koca Ragıp Paşa'nın "şecaat arz ederken merdi-i Kıpti sirkatin söyler" türünden bir söz: "kamu düzenini filan bıraksınlar kardeşim, önce çözümün yasal alt yapısını halletsinler" diyor terör örgütü lideri. Konuyla ilgili ilgisiz herkese soralım, bu sözün tercümeye ihtiyacı var mı? Şu anda PKK'nın bölgede hayata geçirdiği etnik şımarıklık kabilinden tüm eylemlerin bir tehdit olarak devam edeceğini söylüyor ve bunu söylerken bu eylemleri kimin yaptırdığını da itiraf ediyor. Talebi Türkiye'nin asla karşılayamayacağı "egemenlik paylaşımı" talebi.
Tamam, Öcalan bir şizofren adam, bütün şizofrenler gibi zeki ve oynamayı seviyor. Peki, MİT ve Hakan Fidan hangi oyunu oynuyor? Daha doğrusu Öcalan'a gerçekten inanıyorlar mı? Şayet Hakan Fidan ve ekibi Öcalan'a inanıyorlarsa, onun kurguladığı ve herkese oynattığı oyunları gerçek sanıyorlarsa, başımız cidden belada. Ama ben Fidan ve ekibinin böyle absürt yanılgılar içerisinde olamayacağını varsayarak onların da iyi tasarlanmış bir planı olduğunu düşünüyorum. Nedir? Diye sorarsanız, çok lafa gerek yok ama kucaklarına oturttukları bir şizofren örgüt liderine oyun alanı açarak Türkiye'ye zaman kazandırıyorlar, soğutma ve çürütme işlemi uyguluyorlar. Farz edin ben bu değerlendirmelerimle saçmalıyorum, eğer çözüm süreci hakikaten "çözüm" getirecekse var gücümüzle desteğe devam; değil de karşılıklı oyun oynanıyorsa ve üstelik bu yukarıda benim yazdığım türden bir oyunsa, barış süreci denen şeyi yine desteklemek lazım, çünkü Türkiye'nin menfaatine.
Çok da merak etmeyin, her halükarda İmralı tosunu kucakta.
Ancak... bunların hiçbiri değilse, o zaman terör örgütünün yazının başına koyduğum sözlerini bir daha okuyunuz!
Güneydoğu'nu hali hazırdaki halini bir daha düşününüz!
YILIN ESPRİSİ: "TÜRKİYE'Yİ İZMİR GİBİ YÖNETECEĞİZ"
CHP'liler kusura bakmasın, genel başkanları siyasi espri yapmayı sanat haline getirdi. Kulakları çınlasın, Deniz Baykal CHP genel başkanı iken, bir eleştiri cümlesi yazacağımızda on kere düşünürdük, yazacağımız cümlenin Deniz Bey'in karizmasına, saygınlığına uygun düşüp düşmeyeceği konusunda kaygıya kapılırdık. Şimdi Kemal Kılıçdaroğlu için bırakın bu özen duygusuna sahip olmayı, herhangi bir şey yazmak gelmiyor içimizden. Çünkü oturduğu koltuğun ve taşıdığı statünün saygınlığına gölge düşüren işler yapıyor; düşünün ki İzmir'e gelip "Yeni Asır almayın, Yeni Asır okumayın!" diye nutuk atıyor partililerine. CHP'yi iktidar yapmak gibi bir planı programı yok; haksızlık ediyoruz belki de ama Atatürkçülüğü ve ulusalcılığı tasfiye edip görevini tamamlamak, belki de Dersim'in intikamını böyle almak peşinde, diye düşünmeye zorluyor insanı.
Ama bazen öyle komik cümleler kuruyor ki, insan "Kemal Bey ciddi mi, espri mi yapıyor?" diye düşünüyor.
İşte size en son yaptığı espri: "Türkiye'yi de İzmir gibi yöneteceğiz"..
Şimdi bu söz üzerine destan yazılır da, geçiyorum. Sadece İzmirlilerin bir an için gözlerini kapayıp düşünmesini istiyorum: şu güzel İzmir'den Ak Parti Hükümetinin yaptığı Adnan Menderes Havaalanı'nı çıkarın, Çevre yollarını çıkarın, Karşıyaka tünellerini çıkarın, raylı sistemi çıkarın, İzmir'de modern şehircilik anlamında ne kalır geriye? İçinde doğru dürüst canlı olmayan Doğal Yaşam Parkı, bir konser salonu, bitmemiş bir fuar alanı... on yılda yapılan bu.
Akşam olunca zehirli bir hava, belli bölgeleri kokan ve gecekondularla kuşatılmış şehir, ruhunu ve enerjisini kaybetmiş bir kent hayatı. Üç beş yıl içinde, kabiliyet yoksulu bir belediye başkanı yüzünden İstanbul sermayesinin vahşice yağmalayacağı bir İzmir...
"Türkiye'yi İzmir gibi yöneteceğiz" sözü bize bir şey söylüyor: bu CHP'liler ya kendi yarattıkları dış çevreden yalıtılmış tuhaf bir alemde yaşıyorlar, ya da iktidar şansı kalmayınca işi eğlenceye vurmuş durumdalar.
Sahi, başka ne olabilir ki?..