• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
HÜSEYİN KOCABIYIK

ÇİN MALI, İŞKENCECİ AMERİKA VE SALAK YERİNE KONULMAK

huseyin.kocabiyik@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 10 Aralık 2014, 20:02
Uluslararası ilişkilerle uğraşan herkesin yakından bildiği bir gerçek var: Amerika yerküre üzerinde ilgisini Atlantik'ten Pasifik bölgesine kaydırıyor. Aslında tam on yıl önce, bir süre önce kaybettiğimiz merhum eski genelkurmay başkanımız Doğan Güreş Paşa çantasından çıkardığı bir İngilizce doküman üzerinden bana, ABD'nin bu yeni konumlanışını uzun uzun anlatmıştı. Paşa'nın bana anlattığı yeni askeri yapılanma, son yıllarda, özellikle de Obama döneminde aynı zamanda bir siyasi yapılanma hüviyeti de kazandı. Obama yönetiminin Ortadoğu'ya dönük ilgisizliği, Suriye'de yaşananlara karşı sergilediği kayıtsızlık hep bu yönelişle ilişkili.
Şimdi konuya ilişkin basit soruyu soralım: ABD askeri-siyasi-ekonomik güç unsurlarını neden Atlantik'ten Pasifik'e kaydırıyor?
Bu sorunun herkesin bildiği basit bir cevabı var: Çin Halk Cumhuriyeti.
Çünkü Çin önümüzdeki 20 yılda Amerika'yı her alanda geçmeye aday. Çin artık kendi yüksek teknolojisini üretiyor, diğer bir değişle dünyaya fason üretim yapan bir ülke olmayı kader olarak kabul etmiyor.
Savunma ve uzay sanayinde büyük ilerlemeler yaşanıyor ve küresel ihalelerde boy gösteriyorlar.
Dahası Çin kendi bölgesi dışındaki sorun alanlarıyla ilgileniyor ve Çin gücünü Afrika, Ortadoğu gibi imkAn ve fırsat alanlarına taşıyor.
ABD, Çin gücünü önümüzdeki dönem kendi gücünü aşağıya çekecek olan tehlike potansiyeli olarak görüyor ve şimdiden tabiri caizse, Çin'i kuşatma altına almak istiyor.

EBOLA VE KANSEROJEN AYAKKABI BİR PSKOLOJİK SALDIRI MI?

Yazılarımı okuyanlar bilir, komplo teorisi sevmem, bazıları gibi Amerika'ya antipati duyanlardan da değilim. Ancak peş peşe yaşanan bazı ilginç gelişmeler insanı ister istemez şüphelendiriyor.
Afrika'ya yönelmeyi bir devlet politikası olarak uygulayan iki devlet var: biri Çin, diğer Türkiye. Bir süreden beri Afrika'daki bazı dinci örgütler Çinli işçilere saldırıyor, Türk diplomatik misyonlarına dönük tecavüzlerde bulunuyorlar.
Bir ilginç gelişme daha: Avrupa Birliği çevreleri Türkiye ve Çin'in Afrika'yla yakından ilgilenmesinden rahatsızlıklarını açıkça dile getiriyorlar. Daha geçenlerde bir AB yetkilisi "Türkiye bizden habersiz niçin Somali'yle bu kadar ilgileniyor" açıklaması yaptı.
Ve Afrika'da ebola salgının başlaması. Son kırk yıldır görülmeyen bir salgın hastalık niçin birden bire sökün etti Afrika'da?
Ebola salgını vesilesiyle batılı ve ABD'li NGO'ların birden bire Afrika'yı yeniden keşfetmesi ve oralara "insanlık" ihraç etmesi ilginç değil mi?
Sanki birileri birilerine "Afrika bizim, buradan çıkın" demek istiyor.
Tam bunlar olurken Türkiye'de ayakkabı krizi patlıyor. Güya piyasaya sürülen Çin malı ayakkabılar kanser yapıcı özelliğe sahipmiş.
İçimde bunun, tam olarak Çin mallarına ve giderek gelişen ve çeşitlenen Türk-Çin ilişkilerinin kalbine yönelmiş bir suikast olduğuna dair his var.
Onun için, bu işi gündeme getirenleri ve Hükümet yetkililerini buradan önemle uyarmayı bir görev biliyorum. Bu Çin-Türk dostluğunun önünü kesmek için kamuoyu oluşturmaya matuf çok pis bir tuzak olabilir.
Herkesin şu basit soruyu kendisine sormasını öneririm: bu kadar büyük bir ekonomik gücün kendi ülkesinde böyle ihraç ürünleri yapılmasına izin vermesi mümkün müdür?
Çin gibi 1 milyar 300 bin kişinin yaşadığı bir ülkede bir tane akıllı, feraset sahibi Çinli yaşamıyor mu yani?

TÜRK-ÇİN DOSTLUĞU ÜRKÜTÜCÜ MÜDÜR?


Evet, dünyanın egemenleri ve emperyalist alışkanlıklarından vazgeçmek istemeyen güçler için ürkütücü olduğu anlaşılıyor.
Son dönemlerde Türk-Çin ilişkileri olağan ilişki formatından stratejik ilişki formatına dönüşmektedir.
Türkiye'nin uzun menzilli füze ihalesinde Çin'i tercih etmesi anlamlıdır ve üstelik Türkiye'nin bu tercihinin bedelini çeşitli biçimlerde ödemiş olduğunu düşünürsek, ayrıca anlamlıdır.
Son dönemlerde ABD ve AB'den bağımsız politikalar üreten Türkiye'nin Rusya ve Çin'le derin ve anlamlı ilişkilere girmesi eski dostları belli ki çok şaşırtıyor ve endişeye sevk ediyor.
Ne düşünürlerse düşünsünler, Türk ve Çin gücünün çeşitli alanlarda dayanışması ve işbirliği içinde olması iki ülke için de dünya için de son derece yararlıdır.
Ancak Türk ve Çin yetkililer şunu çok iyi bilmeliler: Bu ilişki çeşitli provokasyonlara son derece açıktır. Bana göre şimdiden Afrika'da ve Türkiye'de bir tür psikolojik saldırı denemeleri yapılmaktadır.
"Çin malları kanser yapıyor" yalanına inanan Türkler Çin'le gelişen ilişkilerimizi nasıl destekleyecek?
Yapılmak istenen budur ve bunun adı "negatif kamu diplomasisi"dir.
Üstelik bütün bu tartışmalar CIA'nın insanlara, insanlık tarihinin en utanç verici işkencelerini yaptığının ortaya çıktığı günlerde yapılıyor.
Ne kadar uyanık olmamız gerektiğinin farkında mısınız?
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.