Yirmi beş yıl bizi kandırmışsınız. Islam'a ve Türklüğe hizmet ettiğinize bizi inandırmışsınız.
Sizin için bırakın malımızı, canımızı vermeye hazırdık.
Sevgi diyordunuz, sivil toplum diyordunuz, barış diyordunuz.
Türkçe diyordunuz...
Derviş tabiatlı tavırlarınız bizi size meftun kılıyordu.
Iımızdır, içinizdeki "Ceyar'ı" göremedik. "Kozmik ajanda"nızı hissedemedik. Önceliklerinizin ve hedeflerinizin değiştiğini algılayamadık.
Ve biz safiyane ve safça size muhabbetle dostluk yaparken, siz devleti ele geçirme mesaisi yapmaktaymışsınız.
Yazıklar olsun size!
Polisi ele geçirmişsiniz.
Yargıyı ele geçirmişsiniz!
Maliyeyi ele geçirmişsiniz.
Borsayı ele geçirmişsiniz!
Kibiriniz o hale gelmiş ki kendinizi "asıl devlet" olarak görmeye başlamışsınız.
Yetmemiş: "MİT'i de istiyoruz" dediniz.
Bu talebe " kardeşim siz bir cemaatsiniz, ne işiniz var MİT'te?" Dendiği vakit tepki olarak bakın ne yaptınız:
-MİT'in KCK üzerinden yürüttüğü bir devlet operasyonunu deşifre ettiniz; aslında alenen ihanet ettiniz. PKK'nın içine MİT'in yerleştirdiği devlet görevlilerini deşifre ettiğiniz için kaç insan öldü bileniniz var mı?
-Bu yetmedi, MIT'e, Hakan Fidan'a ve Başbakan'a gözdağı vermek ve bir güç gösterisinde bulunmak adına cemaat mensubu polis ve savcılarınız Hakan Fidan'ı tutuklamak için hareket geçtiler.
-Bu hamleyle Başbakan Erdoğan'a, ameliyat masasında canıyla uğraşırken, şu mesajı verdiniz: " Devleti bizimle paylaşmazsan sana kadar ulaşırız!"
Kronoloji devam ediyor...
-Başbakan Erdoğan ve Meclis bu saldırınızı püskürttü.
Ama siz durmadınız.
Kibir ve küstahlık sınırları öylesine tavan yapmıştı ki, davranışlarınız patolojik bir nitelik kazandı.
Erdoğan dersaneleri kapatmak suretiyle size karşı bir tedbir geliştirmek isteyince, uzlaşma yolları aramak yerine çılgın bir savaş başlattınız.
-Durmadan hükümete karşı güç gösterisinde bulundunuz.
Bizim gibi insanların tavsiyelerine üstten bakıp burun kıvırdınız.
-Türkiye 30 Mart seçimleri sathı mahaline girdiği günlerde 17 Aralık darbesini yaptınız. Elinizde iki yıldır tuttuğunuz malzemeleri medya üzerinden piyasaya sürerek Ak Partiye seçim kaybettirme oyununu oynadınız.
-Polisleriniz ve şımarmış abileriniz sağda solda "Tayyip Erdoğan'ın bileklerine kelepçe takacağız, az kaldı" diye konuşacak kadar pervasızlaştı.
-Hükümet bu girişimi püskürttü, ardından Fethullah Gülen'in oluruyla 25 Aralık'ta doğrudan doğruya bir hükümet darbesi yapmaya kalktınız. Ülkenin mukadderatına cemaatin büyüklerinin karar vereceği bir ortam oluşturmak istediniz.
-Devlet ve hükümet bu darbe girişimini de püskürttü. Ardından "C planını" devreye koydunuz. Bu plandaki şeytani düşünceniz şuydu: Tayyip Erdoğan'ı dış dünyaya boğduracaktınız. Silah dolu tırlara operasyon yaptırdınız. Bir valinin cesur tavrı olmasaydı dünyaya ülkemizi "El Kaide'ye silah veren ülke" diye rezil edecektiniz.
-Bu girişiminiz püskürtülünce ikinci bir Tır operasyonu planladınız. Bu kez ordu içindeki uzantılarınızı harekete geçirip operasyonu jandarmaya yaptırdınız. Özel harekat polisi olmasaydı hükümet devirme uğruna Türkiye'yi batıya adice satacaktınız.
-Anlaşıldı ki siz bu hükumeti yıkmayı, kendi adınıza mı, başkalarının adına mı bilinmez, kafaya koymuşsunuz, bu kez başka bir planı devreye koydunuz: çiftliğiniz haline gelmiş olan devlet istihbaratında yasa dışı dinlemeler sonucu elde ettiğiniz tapeleri yayınlamaya başladınız. Sizi o görevlere getiren Tayyip Erdoğan'a hançer üstüne hançer vurdunuz. Yüzlerce tape ile algı operasyonları yaptınız. Sanki Ak Parti hiçbir şey yapmamış, Sadece yolsuzluk yapmış algısını oluşturmaya çalıştınız.
-Başta Zaman gazetesi olmak üzere, kurduğunuz medya düzeni ile çirkin, şirret, iğrenç bir biçimde istihbaratçılarınızın yaptığı hükümet yıkma eylemlerine destek oldunuz.
-Bu da tutmadı, seçime iki gün kala, tefessüh halinin en son noktasına tırmandınız. Nasıl bir kibir ve nasıl bir şeytanileşme ise, açıkça doğup büyüdüğünüz, nimetlerinden istifade ettiğiniz ülkenize, devletinize ihanet ettiniz. Dışişleri bakanlığında çok gizli bir devlet görüşmesinin tapesini yayınladınız. Yabancılara ülkenizi" bakın Türkiye neler yapıyor" diye ispiyonladınız.
-Türk milleti tüm bunları görerek, yaşayarak gitti 30 Mart'ta tepenize balyozu vurdu. O meş'um planlarınızın tamamını çöpe attı.
-10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimleri için varınızı yoğunuzu ortaya koydunuz ve gittiniz CHP'ye çalıştınız.
Ne çalışması, resmen CHP'ye yalakalık yaptınız.
-Bütün bu süreçler boyunca elinizdeki yasadışı dinleme malzemelerini CHP'nin başındaki kişiye torba torba taşıdınız. En sonunda gidip sığındığınız yer CHP oldu.
Yazıklar olsun size!
-Aslında sizin hakkınızdan Türk milleti geldi, 30 Mart'ta da 10 Ağustos'da da size tokatların en ağırını vurdu, cezaların en ağırını kesti.
Ama sizde sağduyunun,aklıselimin, hakka teslimiyetin zerresi kalmamış.
Siz alabildiğine dünyevileşmişsiniz, alabildiğine siyasileşmişsiniz, ve hatta alabildiğine şeytanlaşmışsınız.
Yaptığınız herşeyi gördük ve görüyoruz.
Şimdi yaptıklarınızın cezasını çekiyorsunuz.
Yine Allah'a dua ediyoruz, ya emellerinize erişseydiniz, milletin hali nice olurdu?
Tayyip Erdoğan'ı beğenmeyiz, sandıkta indiririz; ya devleti size kaptırsaydık, nasıl kurtulacaktı bu millet sizden?
Onun için bu günlere de şükretmek gerek.
Siz cemaatçiler...dönün şu kronolojiye, daha doğrusu şu yediğiniz haltlara, oradaki müptezelliğe bir bakın!
Siz Hükümet'ten, devletten, Erdoğan'dan, polis ve savcılardan korkmayın...
Siz asıl benim gibi hayal kırıklığına uğrattığınız gönüllerin eleminden korkun!
Yolsuzluk ve rüşvet mi dediniz? Onu da konuşuruz, onu yapanı da yazar çizeriz!
Ama sen önce dön ve şu çirkin hikayene bir bak!