TÜRKİYE'NİN AFRİKA SİYASETİ
Türkiye'nin 2003 yılında bu kıta ile toplam ticareti sadece 1 milyar dolardı. Sadece 12 büyükelçiliğimiz vardı. Cumhurbaşkanımızın Afrika seyahati yaptığı şu günlerde bakıyorum rakamlara, füze gibi yukarı fırlamış. 20 milyar dolarlık ticaret yapıyoruz Afrika'yla. Tam 31 büyükelçiliğimiz olmuş. Her büyükelçilik bir ticari rehberlik merkezi gibi çalışıyor ve Türk iş adamlarına yeni imkve fırsat kanallarını açıyor. Bunu bir devlet politikası olarak yapıyor temsilciliklerimiz.
Diğer yandan, bir yandan TİKA, bir yandan Yunus Emre Vakfı, bir yandan insani yardım kuruluşlarımız Afrika'yla hem insani hem de kültürel ilişkiler geliştirmeye çalışıyor. Bütün bu çalışmalar tam bir koordinasyon içerisinde yürütülüyor.
BÜYÜK DİPLOMASİ
Ortaya çıkan bu pırıltılı tablo durup dururken kendiliğinden oluşmadı. Bu iyi planlanmış bir hükümet politikasının eseridir. Geçtiğimiz yıllarda (2008) Afrika Ülkeleri Zirvesi Türkiye'nin çabalarıyla İstanbul'da toplandı. Öte yandan, Birleşmiş Milletler En Az Gelişmiş Ülkeler (EAGÜ) 4. Konferansına (9-13 Mayıs 2011) ülkemizin ev sahipliği yapması; toplantıda, 2020 yılına kadar EAGÜ'lerin kalkınması için hayata geçirilecek faaliyetleri içeren İstanbul Eylem Programı'nın kabul edilmesi; 2015 yılında yapılacak EAGÜ Gözden Geçirme Toplantısı'na evsahipliği yapmaya hazır olduğumuzun ve toplamda 48, Afrika Kıtasından ise 33 ülkenin yer aldığı EAGÜ'nün 2015 yılında üstlendiğimiz G-20 Dönem Başkanlığı sırasında da öncelik vereceğimiz konuların başında geleceğinin açıklanması bugünkü tablonun diplomatik alt yapısını hazırlamıştır.
Afrika Birliği'nin Türkiye'yi stratejik ortak ilan etmesi boşuna değildir.
NİYE RAHATSIZLAR?
Afrika'da yükselen iki güç, Çin ve Türkiye'dir. Özellikle Türkiye'nin Afrika'da yükselmesi bu kıtanın eski sömürgeci güçlerini çok rahatsız ediyor. Daha geçenlerde Avrupa Birliği'nin bir yetkilisi "Somali'yle bu kadar yakından ilgilenmenizden rahatsız oluyoruz" deyiverdi. Rahatsız oluyorlar, çünkü biz Afrika'ya gittiğimiz zaman insanlara "Biz batılılar gibi doğal kaynaklarınızı sömürmek için gelmedik, biz size yardım etmek için geldik" sözleriyle el uzatıyoruz. Ve Afrikalı Türkleri seviyor.
Onun için Afrika'daki Boko Haram ve El Şebab gibi radikal dinci örgütler batılılar tarafından destekleniyor.
Mesela Somali'deki El Şebab örgütü Tayyip Erdoğan'ı " Somali'ye laik hayat tarzını getirmek"le suçluyor.
Daha birkaç gün önce Cumhurbaşkanımızın Somali seyahati öncesi patlatılan bomba tüm bu rahatsızlıkların sonucudur.
Batılı istihbarat örgütleri Hristiyan misyonerleri tekrar Afrika'ya gitmeleri konusunda durmadan teşvik ediyor. Ancak Türkiye'nin Afrika politikasında geri dönüş yoktur.
Afrika Türk dış politikasının en yoğun çalışma alanıdır.
CHP'li ruh hastası yazar-çizer takımı Suriye'yle uğraşsın dursun; büyük Türkiye kendi yolunda ilerliyor.
Aşağıdaki şu resim Afrika siyasetimizin özünü ve ruhunu anlatması bakımından anlamlıdır.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.