AHMET DAVUTOĞLU'NU SEVMEK...
Menderes, Demirel, Özal ve Erdoğan neden sevildi ve peşinden gidildiyse, Davutoğlu da onun için seviliyor.
Dün kongre salonunda Divan Başkanı Süleyman Soylu'nun karşılama konuşmasında "1930'da Pasaport'ta Fethi Okyar'dan, 1950'de Gündoğdu Meydanı'nda Menderes'ten ve Özal'lı, Erdoğan'lı şahlanışlardan" bahsetmesi boşuna değildir ve bu büyük siyasi hikayenin hatırlatılmasıdır.
Etrafımdaki insanlara bakıyorum, "Davutoğlu'nu niye seviyorsunuz?" diye soruyorum onlara. Aldığım cevaplar farklı kelimelerle neredeyse benzer nitelikteler: "çok bilgili, temiz, dürüst adam" diyorlar. "Vatansever, milliyetçi bir insan" diyorlar. "Çok güzel konuşuyor" diyor insanlar. "Güzel konuşuyor"dan murat, güzel Türkçe konuşuyor değil; gönül diliyle konuşuyor, milletin gönül tellerine dokunuyor; milli hafızamızın onlarca yıl var ki unuttuğu kelimeleri, kavramları yeniden bilinç alanımıza taşıyor.
Millet Davutoğlu'nu dinledikçe içinde, yüreğinde, zihninde bir lezzet duygusu yaşıyor.
Millet asırlık özlemlerine Atatürk'le, Menderes'le, Erdoğan'la bütünleşerek ulaşmak istedi. Bunun için destekledi onları. Davutoğlu'nu da aynı milli özlemler için seviyor ve onun için destekliyor.
Memleketin başka yerlerinde Türkiye'nin genç başbakanına gösterilen sevginin bir benzerinin dün Ege'de de gösterilmesinin ardındaki gerçek ve derin sebepler bunlar.
'ROLLERİ TARİH DAĞITIR'
Başbakan Davutoğlu Türkiye'nin güzel bir eseridir. Bu cümle bir hakşinaslığın benim gibi mütevazı bir kalemin dilinden ifadesidir. Toplumlar bazen burunlarının ucundaki gerçeği görmezler veya adına medya denen 'sis makineleri' tarafından gerçekler karartılır.
Mesela bu ülkenin terbiye yoksunu bir Ana muhalefet lideri var ki, ağzını her açtığında Başbakan Davutoğlu'na hakaret ediyor. Oysa terbiye sadece işkembe için gerekli bir şey değildir, insanların da terbiyeye ihtiyacı var. Bu ülkede yapılabilecek en üst düzey eğitimi yapmış bir akademisyen için kullanılıyor bu çirkin dil. Oysa Ahmet Davutoğlu yazdığı kitap ve makalelerle binlerce yeni kavram kazandırmıştır Türk hariciye terminolojisine. Bunların neler olduğunu anlamak için Davutoğlu'nun yazdığı tuğla gibi kitapları oturup okumak lazımdır. Onun kitaplarını, onun fikirlerini bilmeden onu eleştirmek cahil cesaretinden başka bir şey değildir.
Bugün kurmay subayların başucu kitabıdır Başbakanımızın kitapları.
20 yıldır yazdığı her şeyi okuyan biri olarak söylüyorum: Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Türkiye'yi büyük hedeflere taşıyacak bir Başbakan bulup çıkarmış ve tarihe emanet etmiştir.
'Rolleri tarih dağıtır' der Hegel; tarih Ahmet Davutoğlu'na yeni bir değişim rolü vermiştir, inancım budur.
DAVUTOĞLU SİYASETİ BİLİYOR!
"Ben şiirin iyisini, zifiri bir karanlıkta, ayak seslerinden tanırım" diyor ya şair; ben de siyasetçinin iyisini konuşmasından tanırım. Buna göre Ahmet Davutoğlu'nda iyi siyasetçi kumaşı var.
Bunu nereden anlıyoruz? Bir kere İzmir kongresinde yaptığı konuşmaya bakalım: 'Konyalı Ahmet' vurgusu yaptı Başbakan. Bu tesadüfü değil, İzmir'de en büyük kümelerden birisidir Konyalılar. Siyasi tercihleri bakımından biraz da dağınıktırlar. Davutoğlu'nun bu hitabının ve hatırlatmasının simgesel anlamı büyüktür ve mutlaka Ak Parti bakımından bir sonucu olacaktır.
Diğer taraftan, İzmir'de Milliyetçilik, Cumhuriyetçilik üzerine rahatça konuşmak gerçek cumhuriyetçilikle Ak Parti ilişkisini kurmak, üstelik de bunu sıradan insanların dünyasına girecek bir dil maharetiyle yapmak önemlidir. Dün Başbakan bunu ustaca yaptı.
İzmir'in kalkınma ve gelişme adına beklentileri var, Başbakan bunları da özenle takip ettiğini somut örneklerle gösterdi.
Peki, eksikleri yok mu? Var, hem de çok var. Bir kere Tayyip Erdoğan gibi bir siyaset dehasından sonra Başbakan ve genel başkan olmak kolay mı sanıyorsunuz? Sadece bu durumun bile insan üzerinde büyük baskısı olur.
Bana göre uzun konuşuyor Başbakan, uzun konuşuyor ve ana mesajı konuşmanın bütünlüğü içinde bazen kaybolabiliyor. O müthiş zengin konuşma zaman zaman hasar görebiliyor.
Nutuk ritmi ve musikisi yerli yerine tam oturmuş değil. Kelimeler bazen kendi başlarına kalacak şekilde vurgulanıyor ve cümleden kopuyorlar.
Ve yine çok önemli bir husus: Başbakan bazen belli ki üzülüyor. Üzüldüğü vakit bu ruh hali bir tablo gibi yüzüne yansıyor. Yüzündeki o temiz ve ümit verici gülümseme kayboluyor ve onun yerine insanı endişelendiren bir çehre gelip yerleşiyor.
Millet Ahmet Davutoğlu'nu seviyor.
Ben de bir Konyalı olarak, böyle bir Başbakanımız olduğu için iftihar ediyorum.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.