Tarım ve gıdada yanlışlar ve gerçekler (1)
Tarım ve gıda alanında safsata, hurafe, şehir efsaneleri, çarpıtma ve uydurma haberler artık zirveye çıktı. Tabii beterin beteri var diye de düşünmek lazım.
Önümüzdeki dönemde daha kötülerini de görebiliriz. Sıklıkla vurguladığım gibi, 'popülizm ve ajitasyon' bilgi kirliliği yaratanların ana sermayesi konumunda. Bugün sizlere çok somut bir örnek vereceğim.
Sözcü Gazetesi'nde Soner Yalçın'ın geçen hafta yayınlanan, "Yazmamız istenmiyor" başlıklı yazısı baştan aşağı uydurma ve klişe söylemler içeren yani imalat bilginin adeta gövde gösterisi yaptığı akıl ve bilim dışı ifadeler ile dolup taşıyor.
CEHALET YA DA BİLİM - Şimdi bu şehir efsaneleri ve uydurmaları teker teker düzeltmeye başlayalım. Soner Yalçın diyor ki, "Buğdayın genetiğinin nasıl değiştirildiğini yazmamız istenmiyor!" Dünyada GDO'lu buğday yok! Birinci ihtimal, yazar bu küresel gerçeği biliyor ama bildiği halde uyduruyor. İkinci ihtimal, bu ve benzeri bilimsel gerçeklerden haberi bile yok. Sağdan soldan duymuş ve yazıyor! Sadece geçtiğimiz hafta Arjantin'de GDO'lu buğday üretimine izin verildi, ancak henüz üretim yapılmıyor. Yalçın, "Bir çok hastalığın sebebi olan 'Gluten' gerçeğini yazmamız istenmiyor," diyor.
Tahıl ve Bakliyat İşleme Teknolojileri, Depolama ve Analiz Sistemleri Derneği (TABADER) Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mustafa Bayram, konunun uzmanı bir bilim insanı olarak, şu cevabı veriyor: "Buğdayın doğasında bulunan doğal bir protein olan gluten zehirdir diye adlandırılamaz. Gluten bir proteindir, ekmeğin kabarmasını sağlar. Binlerce yıldır tüketilen gıda proteinidir. Su bile çok içildiğinde vücut metabolizmasında negatif etki gösterir. Bunun gibi pek çok yanlış bilgi gıda konusunda toplumlara pompalanmaktadır. Çünkü insanlar sağlıkları konusunda dikkatlidir ve bu yönde aksi bilgileri piyasaya sürmek her zaman reyting getirir."
SAFSATA YA DA BİLİM - Devam edelim; Yalçın, "Çocuklarda çeşitli alerjik hastalıklara yol açan kimyasal katkı malzemeli endüstriyel süt ürünlerini yazmamız istenmiyor," diyor. Alın size fazlasıyla yanlış bir bilgi kirliliği örneği daha... Peki bu safsataya karşı bilim nasıl tepki veriyor:
"Ambalajlı süte koruyucu veya kimyasal konulmasına gerek yoktur. Çünkü UHT ve pastörizasyon yöntemleri zaten sütü saf olarak daha uzun süre bozulmadan korumak amacı ile geliştirilmiş yöntemlerdir.
Dünyanın hiç bir yerinde ambalajlı süte herhangi bir kimyasal katılmaz." Ulusal Süt Konseyi (USK) Başkanı Prof. Dr. Muhittin Özder'in yani konunun gerçek uzmanı bilim insanının bu sözlerine karşı hurafe ve popülizmden beslenenler ne cevap verecekler, doğrusu çok merak ediyorum.
AJİTASYON YA DA BİLİM - Yalçın, "Kimyasal yoğurtlara kıvam artırması ve su tutması için, çoğunlukla domuz derisinden üretilen, jelatin konmasını yazmamız istenmiyor," diyor. Prof. Dr. Muhittin Özder yani bilim cevap veriyor: "Yoğurt yapımında herhangi bir koruyucu kimyasal ya da antibiyotik kullanma şansı yoktur. Çünkü söz konusu maddeleri kullanırsanız yoğurt mayalanmaz yani yoğurt olmaz. Hazır yoğurtların çabuk bozulmamasının tek sebebi de kullanılan yoğurt bakterilerinin çeşidi ve steril ortamda ambalajlanmalarıdır. Evde yapılan yoğurdun ekşime sebebi ise yine kullanılan yoğurt mayası ile ilgilidir. Klasik yoğurt mayası yoğurt oluştuktan sonra da üremeye devam eder, bu da ekşimeye yol açar. Oysa ambalajlı yoğurtlarda, yoğurt oluşumundan sonra PH belirli bir dereceye ulaşınca yoğurt bakterileri çoğalamaz. Yoğurt da ekşimez.
Tek fark budur. Yani ambalajlı yoğurtlarda bu amaç için saflaştırılmış ve geliştirilmiş maya kullanılır." Konu çok önemli ve güncel.
Haftaya devam ediyorum.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.