Ege tarımı ve üretim planlaması
Acaba Ege bölgesi tarımsal üretim ve ürün planlaması yönünden ayrıca ele alınamaz mı? Kesin olan bir gerçek var. Türkiye'nin her köşesi ayrı ve kendine özgü bir tarımsal potansiyele sahip. Ürün deseni yönünden baktığımızda ise bölgeler arasında büyük benzerlikler görüyoruz, ancak farklılıklar da çok fazla. Ege bölgesi ise söz konusu farklılıklardan çokça nasibini alıyor. Tabii bunu olumlu anlamda söylüyorum. Somut bir örnek vereyim. Bilindiği üzere, Miras Kanunu dolayısıyla neredeyse 100 yıldır, tarım arazileri bölüne bölüne bugüne geldi. Sonuçta maalesef aşırı parçalanmış bir arazi yapısı ile karşı karşıyayız. Ülke genelinde ortalama 60 dekar olan tarımsal işletme büyüklüğü Ege bölgesinde 15 dönüme düşmüş durumda.
Diğer yandan "Tarımsal işletme" kavramını da ayrı olarak ele almak gerekiyor.
■ EGE BÖLGESİNDE TARIM - Şimdi Ege bölgesinin bu özel durumuna baktığımızda, uzun yıllar içinde çok önemli değişikliklerin yaşandığını gözlemliyoruz. Örneğin, süt hayvancılığı çok öne çıktı. Bölgenin verimli arazilerinde yem bitkileri üretimi artınca desteklemelerle birlikte süt hayvancılığı da olarak büyüdü. Bu süreci şöyle de ifade edebiliriz.
Süt hayvancılığının ve süt üretiminin artması yanı sıra yem bitkileri üretiminde de ciddi artışlar sağladı. Özellikle son 20 yıl içinde söz konusu gelişme çarpıcı biçimde ortaya çıkmış oldu. Bir diğer önemli gelişme yaş meyve ve sebze üretiminde kendini gösterdi.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 2021 yılını Uluslararası Meyve ve Sebze Yılı (IYFV) olarak ilan ettiğini biliyoruz. İlgili etkinlikler ve kutlamalar, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından yapılıyor. Bu konu aslında çok yönlü bir özellik taşıyor. Meyve ve sebzenin insan sağlığı açısından içerdiği yararlar gerçekten çok önemli. Diğer bir husus, Türkiye'nin meyve ve sebze üretiminde dünyanın en önde gelen ülkelerinden biri olması. Şimdi TÜİK'in en güncel bilgilerini paylaşayım. Türkiye'de 31.2 milyon ton sebze ve 23.6 meyve olmak üzere yaklaşık 55 milyon ton üretim yapılıyor. Ve gururla söyleyelim ki Türkiye bu alanda dünyada 5'nci sırada yer alıyor. Ama neden yaş meyve ve sebze ihracatımız olması gereken yerde değil, bunu tartışmalıyız.
■ İZMİR'İN PERFORMANS ÖRNEĞİ
- Bir örnek daha vereyim. İzmir ilinin tarımsal üretim değerleri, bu ili Türkiye'de 3'üncü sıraya oturtuyor. Gerek bitkisel gerekse hayvansal üretim değerleri itibarıyla İzmir büyük bir performans sergiliyor. Bu başarıda öncü rolü oynayan unsurlar süt hayvancılığı ve meyve sebze üretimindeki büyük artışlardır. Tekrar vurgularsak, İzmir; tarım, gıda ve odun dışı orman ürünlerinde Türkiye'nin Konya ve Antalya ile birlikte en yüksek hasılaya sahip ilk üç ilinden biri.
Fakat İzmir'in Konya ve Antalya'nın dışında Şanlıurfa, Mersin, Balıkesir, Adana ve Ankara gibi tarımsal üretimi fazla illerin de çok üzerinde bir özelliği daha var. İzmir aynı zamanda tarım, gıda ve orman ürünlerinde çok gelişmiş bir sanayi bölgesi. Zaten ham madde yönünden fazlasıyla yeterli olan İzmir ilinde ayrıca yetişmiş insan gücü ve sanayi altyapısı, tarım - sanayi - teknoloji entegrasyonu bakımından bölgeye büyük avantajlar sağlıyor. Sonuç olarak İzmir, uluslararası düzeyde bir GIDA ÜSSÜ olabilecek potansiyeli içinde taşıyor.
■ ÜRÜN DESENİ - Bu arada İzmir ilinin aslında Ege bölgesinin bütün tarımsal özelliklerini barındırdığını düşünürsek, süt hayvancılığı ve meyve sebze üretiminin bölgesel düzeyde taşıyıcı gücü olduğunu net bir şekilde görebiliyoruz. Öyleyse yapılacak iş belli! Bölgesel planlama ve ürün deseninin bu yönüyle ayrıntılı olarak planlanması şart gözüküyor. İyice küçülmüş tarımsal araziler, küçük parsellerde en uygun olabilecek üretim modelini ortaya çıkarmış. Başka bir ifade ile tarla tarımı giderek yerini bahçe tarımına, özellikle meyve ve sebze üretimine bırakmış!
■ TEK HEDEF İHRACAT - Esas itibarıyla, daha doğrusu kısaca anlatmaya çalıştığım bu sürecin doğurduğu sonuçları çiftçilerimiz kendileri bakımından en avantajlı olacak bir tarımsal üretim ve ürün modeline dönüştürmüş. Bundan sonra bizlere düşen söz konusu somut gerçekliği, bilerek ve planlayarak geleceği tasarlamaktır. Ege bölgesi genelinde süt hayvancılığı ile birlikte yaş meyve ve sebze üretimini uluslararası pazarlara çıkabilecek düzeye getirebilirsek, başarı kaçınılmaz olacak. İhtiyacımız olan şey katma değerli üretime dayalı ihracatın planlanması ve tasarlanmasıdır. Bölgede su ürünleri yetiştiriciliğinin de hızla geliştiğini yakından izliyoruz. Bu gelişmeler Türk tarım ve gıda sektörünün uzun vadede çıkış yolunun ihracattan geçtiği gerçeğini adeta dayatıyor. Son söz; yazının başına dönersek, Ege bölgesinin tüm bu değerlendirmeler çerçevesinde bir bölgesel planlama ile Türk ekonomisine çok ciddi katkılar sağlayabileceğini açıkça söyleyebiliriz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.