Musiki birleştiricidir
Osmanlı devleti çok uluslu, çok kültürlü ve çok dinli bir yapıya sahipti. Bu İmparatorluk altı asır yaşadı. Bu uzun ömrü, farklı kültür ve dinlere karşı gösterdiği anlayış ve toleransa borçludur. Bu, çok değerli bir beraber yaşama tecrübesidir.
Cumhuriyetle birlikte, mübadele ile bu topraklarda yaşayan Rumlarla Balkanlardaki Türkler yer değiştirdi. O gün için belki bu, zorunlu idi. Öteki azınlıkların her biri bir yere savruldu.
SANATIN GÜCÜ
Sanat, hele musiki tartışılmaz bir güce sahiptir. Musikinin sınırları aşan esrarlı bir büyüsü vardır. Türk, Arap, Ermeni, Rum, Musevi bütün Ortadoğu halklarının ortak tınılardan hoşlandığı bir gerçektir.
Azınlıklarla aramızdaki en büyük kültür bağı musiki alanında olmuştur. Sanat ve piyasa musikimize katkısı olan pek çok gayr-ı Müslim vatandaşımız vardır. İcrakar ve besteci olarak Ermeni, Rum ve Musevi çok sayıda üstad yetişmiştir.
Toplum içindeki anlayış ve hoşgörü yüksek seviyede idi. Öyle ki, dini bir kurum sayılan Mevlevihane'de bir gayr-ı Müslim ayin okuyabilmiştir. Mevlevihane çevreleri o günlerin Türk musikisi konservatuarları demekti. Buralarda Müslüman ve gayr-ı müslim, karşılıklı olarak birbirinin hocası ve öğrencisi olmuştur. Bursa'da hafızlar güzel sesli bir Ermeni genç Bimen Şen'in icrasını dinlemek için kiliseye devam etmişlerdir.
Evet sanat birleştiricidir, yaklaştırıcıdır. Zaman zaman hüzünlü röportajlar okuruz: Amerika'da, Brezilya'da vaktiyle oralara savrulup gitmiş eski bir Osmanlı vatandaşı Ermeninin veya çocuklarının hikayesini anlatırlar. Onların hala Türk müziğine aşkla bağlılıklarını, udlarını tıngırdattıklarını görürüz.
GAYR-I MÜSLİMLER
Leon Hancıyan (1857 -1947) Ermeni asıllı bestekar, hanende, kilise mugannisi, sazende ve musiki hocası. Musikide ilk derslerini Papaz Kapriyel'den aldı. Ayrıca Zekai Dede, Mutafzade ve Yağlıkçızade'den ders aldı.
Hancıyan, uzun yıllar İstanbul'daki Ermeni kiliselerinde başmuganni olarak görev yaptı. Bizim güzel sanat okullarımız olan Darülbedayi ile Darülelhan'ın kurucuları arasında yer aldı. Çeşitli musiki kurumlarında öğretmenlik yaptı. Lem'i Atlı, Refik Fersan ve Subhi Ziya Özbekkan'ın da hocasıydı.
Nikoğos Ağa (1830-1890) bir Ermeni sanatkar. Dini Türk musikisine büyük ilgi duydu. Birçok ayin, na't ve diğer formdaki dini eserler meşk etti. Bunları icra için Mevlevihanelere devam etti. Yenikapı Mevlevihanesi şeyhlerinden Mehmed Celaleddin Dede, Nikoğos Ağa'nın öğrencilerindendir.
Bir gayr-ı Müslim gelip Mevlevihane şeyhinden musiki dersi alabiliyor. Mevlevi de gidip gayr-ı Müslim bir üstattan musiki meşk ediyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.