Kültür şöleni
Baktım, iyi hazırlanmış şık bir broşür, üç günlük programın ayrıntıları veriliyor. Yaklaşık 150 ülkenin adı var. Yani oralardaki Türk okullarının öğrencileri bir takım etkinlikler sunacak. Broşürde İzmir fuarının krokisi ve etkinlik alanları gösterilmiş. İrili ufaklı yedi ayrı mekanda program var. Krokiler net ve anlaşılır biçimde. Baskı ve grafik düzenlemesi gayet güzel.
Bir sayfaya iyi seçilmiş sloganlar konmuş: Dünyanın Kültürü Şimdi İzmir'de. Hece Hece Örülen Kardeşlik. Türkçe'nin Renk Uyumu. Ve Sponsor firmalar, yani bu işe maddi destek verenler. Bunların sayısı elliyi buluyor.
Türkçe olimpiyatlarını şimdiye kadar hep televizyonlardan izledim. Dünyanın öbür ucundan farklı renk ve ırktan gençler bizim şarkı, türkü ve şiirlerimizi okuyor, bizim halk oyunlarımızı oynuyorlar. Duygulanmamak ve etkilenmemek mümkün değil.
Bu defa programlardan en az birine gitmek istedim. Fakat ilk gün haberlerini okuyunca gözüm korktu. Kalabalığa ve izdihama gelemem. Trafik ayrı bir dert. Sonunda gözümü karartıp Pazar günü gittim.
ÇEVREDEN MERKEZE
Şölen mekanları ve civarı çok kalabalık. İzmir ve çevresinin bütün insan katmanlarını yansıtan kimseler orada. Genç, yaşlı, örtülü, açık her tip insan var. Muhafazakar ve kenar semt halkının çokluğu dikkat çekiyor. Sosyolojik tabirle çevrenin merkeze inmesi açıkça gözlemleniyor.
Benzeri bir durumu "Eşrefpaşalı" filmini seyretmeye gelenlerde görmüştüm. Balçova Agora ve Palmiye sinemaları başka filmlerde alışık olmadığı bir seyirci kitlesiyle karşılaşmıştı. Başörtülü, uzun mantolu, genç ve orta yaşta muhafazakar çevre kadınlarıydı bunlar. Sinema girişlerindeki bilindik seyirciler bu farklı görünümlü ve kısmen ürkek yeni insanlara biraz da yadırgayarak bakıyorlardı.
Ama çevre insanlarının merkeze doğru gelmeleri, sosyalleşmeleri ve farklı kesimden halkımızın ortak mekanlarda buluşmuş olmaları bana olumlu bir gelişme olarak görünmüştü.
Kültürparkta önce açık hava konser salonuna yöneldim. Orada şarkı-şiir-halk oyunları-sahne etkinlikleri programı görünüyor. Başlamasına yarım saat var. Fakat o da ne, müthiş bir kalabalık! Sandalyeli kısım erkenden dolmuş. Ayakta bile seyretmek mümkün değil.
Bunun üzerine Afrika salonu denen kısma yöneldim. Bu salonda da sandalyeler gene erkenden dolmuş. Oturanların beş on misli insan ayakta. Ama burada insanları meşgul edecek imkanlar var. Bir yandan gürültülü müziği dinlerken dolaşmak mümkün. Kırk kadar Afrika devletinin her biri için ayrı stand düzenlenmiş. Kamıştan yapılmış konik çatılı sevimli mekanlar. Çoğu ahşaptan imal edilmiş hediyelik eşyalar var. Sadece teşhir için satış yapılmıyor.
Devam edeceğiz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.