Arayan bulur mu?
Günümüzde çeşitli sebeplerle tasavvufa ilgi artmaktadır. Ama konuya merak duyanlar, ilgi ve meraklarını giderecek yetkili kişilere ulaşmakta zorlanırlar. Yazar Mustafa Kutlu kitabında Nur'un şahsında bu konuyu gündeme getirir. Mistik-metafizik meseleler Nur'un çok ilgisini çeker. "Varlık, eşya, irade, ruh vb." konular devamlı zihnini kurcalar.
Evin sıkıcı havasından kurtulmak için Nur liseyi yatılı okumakta ısrar eder. Ninesinin körpe zihnine ektiği tohumlar sonucu dine merak sardırır. Okulun yakınındaki bir mahalle mescidine gider. Orada bir hoca hanımdan Kur'an okumayı ve ilmihal bilgilerini öğrenir. Orucunu devamlı tutar, istikrarlı olmasa da namazını kılar.
Üniversitede mimarlık okur. Yazar şöyle der: "Estetik ile geometri, kainatın ahengi, bu ilahi ahengin mimariye yansıması.." Olayın devamı şöyle gelişir:
Nur'un okumaları felsefeye kaydı Heidegger, Kierkegaard, Kant, Bergson, Hint felsefesi Upanişatlar, Veda'ları karışık okudu. Oradan tasavvufa geçti. Batı'da işin aslını kavrayan birini bulamamıştı. En iyisi İbn Arabi dediler. İbn Arabi'den başladı.
Daha yüz sayfa okumadan bıraktı. Anlamıyordu. Acaba İbn Arabi okuyanlar anlayabiliyorlar mıydı? "Bilmek"ten ziyade "bulma"ya dayanan bir şey. Umut tükenmez. Tanrı dilediğini hidayete eriştirir. Devam. Oradan Mevlana'ya geçti.
MESNEVİ OKUMAK
Zihninde kadim sorular: Varlık, sebep, eşya, kader, irade, hürriyet, suç ve ceza, vb. En iyi Mesnevi şerhi Ahmet Avni Konuk'undur dediler. Onu aldı okudu. Yine sukut-ı hayal. Yine bir şey anlamıyor.
Başkaları Mevlana'dan ne anlıyor acaba? Sonra işin aslı kafasına dank etti. Mesnevi öyle her önüne gelenin bir şerh okuyarak anlayacağı bir kitap değildi. Bu sebeple "Mesnevihanlık" denilen bir meslek vücut bulmuştu.
Gideceksin, halkaya dahil olacaksın, soruların varsa soracaksın, bir cildin okunması kim bilir belki bir yıl sürer. Hala Mesnevi okutan var mı acaba?
REHBER GEREK
Bu tasavvuf macerası bir yerde noktalandı. Bir gün derdini tanıdığı bir cami hocasına açtı. Adam manalı bir tebessümle: "Tasavvuf, kitaplardan öğrenilmez kızım. O bir yaşam biçimi" dedi.
"Nasıl olacak?" diye sordu. Cevap: "Bir mürşid-i kamilin eteğini tutmalısın. Filan yerde filan zat var. Git ona Ali İhsan Hoca'nın gönderdiğini söyle."
***
Gitti Nur. Adamı buldu. Derdini döktü. Ortalığın karışık olduğu zamanlardı. Dindar kişiler ve kuruluşlar takip ediliyordu. Adam yüz vermedi.
Nur bu kapının da kolay açılmayacağını anlamıştı. İşin peşini bıraktı, mesleğine yöneldi. Çok iyi proyapıyordu ama geceleri kabuslar ve ter içinde uyanıyordu. (devamı pazartesiye)
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.