Olanda hayır var
Kültür ve medeniyette Doğudan Batıya yönelme konusunda makas değiştirme çabalarımızın 150-200 yıllık bir mazisi var. Ak Parti birçok icraatı yanında, bu köklü değişikliğin bazı sonuçlarıyla hesaplaşmaya girdi. Bu sebeple düşman kazandı. Ama çoğunluk arkasındaydı, çünkü halk kadim değerleriyle buluşuyor ve karnını doyuruyordu. Bu arada iktidar Türkiye'ye çok şey kazandırdı. Dünya konjonktürü de uygun gittiği için ilk on yılda ekonomik hayat başarılıydı.
Üç senedir bu alanda bir duraklama var. Genç işsizler çoğaldı. Alışılan refah seviyesini sürdürmekte zorlanır olduk. Bu sebeple yüzde onluk yüzergezer oylar iktidar partisinden desteğini esirgedi.
**
Çeşitli sebeplerle politik hayatta keskin bir kutuplaşma oldu. Bir kesim 13 yılık iktidarın ve başarıların mimarı olarak R.T. Erdoğan'ı gördü, ona ölesiye bağlandı. Başka bir kesim ise Erdoğan'dan alabildiğine nefret emektedir.
Zannımca bu nefret ve kin seçim sonuçlarında etkili oldu. Erdoğan'ın gücünü sınırlamak adına bazıları oylarını HDP'ye verdiler. Ve karşımıza mevcut tablo çıktı.
Her partinin kemikleşmiş bir seçmen kitlesi var. Bunlar hiçbir partiye çoğunluk sağlayamaz. Bir de kararsızlar, mevcut rüzgara göre oy kullananlar var. Kararsızları birinci derecede etkileyen, ceplerine giren para ve bu paranın alım gücüdür.
Seçimden hemen sonra Borsa'nın gerilemesi, dövizin yükselmesi enflasyon demektir. Enflasyon cebimizdeki paranın alım gücünün düşmesidir. Piyasa ve ekonomi istikrar ister, belirsizlikten ürker.
**
AK Parti çoğunluğu sağlayamadı, ama birinci parti. Yüzde 41 oy oranına sahip. Bazıları 25'in 41'den büyük olduğunu sanıyor.
Bu defa trafoya giren kedi olmadı. Ne hikmetse, çöpe atılan oylara, seçim yolsuzluklarına dair hiçbir haber çıkmadı. Oysa seçim öncesi ipuçları hazırlanmıştı. Demek ki Ak Parti gerekli çoğunluğu alamayınca seçim hileleri olmuyormuş.
Seçimin sürprizi HDP'nin başarısıdır. Bunun sebeplerinden birini Demirtaş söyledi ve "emanet oylar" için teşekkür etti.
Halkın oylarının olduğu gibi Meclis'e yansıması ideal olarak iyi bir şey. Ama idealle realite birbirine uymuyor. Hiçbir partinin çoğunluk sağlamaması, istikrarlı bir yönetim çıkaramıyor. Yönetilemeyen ve istikrarsız bir Türkiye hoş değil.
Bu manzarayı görünce, ilk defa Başkanlık sisteminin daha uygun olacağını düşündüm. Başkanlık deyince akla hemen sayın Erdoğan gelmemeli. O, bugün var, yarın yok. Ama Türkiye ilelebet payidar kalacaktır. Bir de şu var: Başkan gökten inmiyor, o da halkın iradesiyle seçiliyor.
Mevcut seçim sonucunu halkımız istedi. Olanda hayır vardır, "kaderin üstünde bir kader/ göklerden gelen bir karar vardır". Ülkemizin daha güzel günler görmesi samimi dileğimizdir.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.