Kalbinde bir gül yetiştir (Filli kitap-2)
Ahmet Şerif İzgören'in yeni çıkan komik isimli "Şu Hortumlu Dünyada Fil Yalnız Bir hayvandır- 2" kitabından söz ediyorduk. Eserin özelliği hayatın içinden alınan canlı örneklerle insanımızı iyiye, doğruya, güzele, çalışmaya, kısacası iyi insan olmaya çağıran bir kitap olması. Bunu hasbihal edercesine, sıkmadan, çaktırmadan yapıyor. Eğlendirirken öğretiyor. Şu göz yaşartıcı tabloya bakar mısınız? Şerif İzgören anlatıyor:
"Ben hep şanslı olduğuma ve Allah'ın bana yardım ettiğine inandım.
Biz ailecek şanslıyız sanırım. Bir gün annem anlatıyor bana ne kadar şanslı bir aile olduğumuzu. "Oğlum" diyor, "Biz çok şanslı aileyiz. Ne zaman bir derdimiz olsa Allah yardım eder. Ben otobüse binmek için ne zaman durağa gitsem, söylenen insanlar görüyorum, yarım saattir bekliyorum, otobüs gelmiyor falan diye, ben gidiyorum şıp geliyor otobüs."
Annem bunu anlatırken ben şıpır şıpır ağlıyorum. Hastanede yoğun bakım ünitesinin önündeyiz, kız kardeşim içeride gencecik yaşında son nefesini vermek üzere, annem ağlayarak bana Allah'ın bize ne kadar yardımcı olduğunu anlatıyor. Bir şey diyemedim kocaman sarıldım anneme.
Açıkçası şimdi de ağlıyorum. Kısa bir hayat dostlarım, her anın kıymetini bilin, aptal saptal sorunlar icat etmeyin kendinize. / Dümdüz, tutkuyla yürüyün./ Aldığınız her nefesin hakkını verin."
TÜKETİM ÇILGINLIĞI
Malum müthiş bir tüketim furyası içindeyiz. İçinde bulunduğumuz çevrenin, vahşi kapitalizmin tuzağı olan reklamların, arkadaşlara özenmenin sonucu olarak durmadan satın alıyoruz. Ürettiğimizden çok fazlasını tüketiyoruz. Türkiye yeni model akıllı telefonların en çok satıldığı ülkelerin başında geliyor.
Şerif İzgören çalışma arkadaşlarından birinin tüketim çılgınlığına karşı uyguladığı bir güzel ölçüden bahseder: O da şu: Bir şey satın alacağında şu soruyu soruyor "Bu bir ihtiyaç mı, istek mi" eğer cevap istekse satın almıyor, ihtiyaçsa üzerinde biraz daha düşünüyor, başka bir şekilde karşılanabilir mi? Gerçekten kaçınılmaz mı? Ondan sonra satın alıyor.
Ve kendisinin tavsiyeleri: "Tüketip de mutlu olan görmedim hayatımda/ Oysa sistem sizi tükettiğinizde mutlu olacağınıza ikna ediyor./ Sakın kanmayın dostlarım, yoksa boş sigara paketi gibi atar kenara bu adamlar sizi./ İhtiyacınız olmayanın peşinde koşmayın."
KALBİNDE GÜL YETİŞTİR
Kitapta can sıkıcı başka olaylar da var. İlk kitap daha iyimserdi. 18 yılda ülkemiz mi bozuldu, Şerif Bey mi karamsarlaştı, yoksa her ikisi de mi geçerli bilemiyorum:
"1939 Erzincan depremi olunca olayın vahametini gören Savcı İzzet Çakal, durumu mahkûmlara anlatır ve 'Size güveniyorum' der, yardım etmeleri için bir günlüğüne hepsini serbest bırakır. Tüm mahkûmlar depremzedelere yardım eder, gece hepsi cezaevine döner, bir tanesi firar etmez. 1940 yılında devlet kanun çıkarır hepsini tahliye eder. Suçlusu böyle olan bir memleketmişiz." Ve İzgören sorar: "Dedeleri vatan için canını veren insanlar nasıl oldu da" bu kadar bozuldu? Günümüzde ahlaksızlık neden ileri boyutlara vardı?
Kitap şu satırlarla biter: "Dışarıdan bir saka kuşunun melodileri geliyor. / Bu şarkıyı da kitabın içinde bir yere yerleştirmeliyim ki okurlar kitap yaşadıkça duysun./ Sakanın şiiri yıllarca yaşasın.../ Sen kalbinde bir gül yetiştir,/ Görürsün bir saka kuşu gelir konar."
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.