“Hangi Yunus Emre?”
Başlığı Ömer Lekesiz'den ödünç aldım. 2021 yılının "Yunus Emre ve Tükçe Yılı" ilan edilmesi sebebiyle yapılan ve yapılacak olan etkinliklerden söz eden yazar, şöyle diyor:
"Buna göre Yunus Emre, el-hak ariftir ama aynı zamanda heretiktir; tahtacıdır; sünnidir; laikçiliğin yeni icat edilmiş son peygamberidir; mezhepsizlik mezhebindendir; masonların gözdesidir; büyük şairdir; sanatkardır; sazlı-sözlü halk aşığıdır;
Şeyh Muhyiddin'in ve Mevlana'nın mürididir; İbn Farız'ın tilmizidir; aşıkların şeyhidir."
Lekesiz yazısını şöyle tamamlamış:
"...yapılmış ve yapılacak olan çalışmalara, ille de kendi Yunus Emre'lerinden izler arayanların itirazları asla ve asla haklı değil, ama mazur görülmelidir."
BİZİM YUNUS
Yunus Emre bizim ortak kültür değerlerimizin başında gelir. Çeşitli sebeplerle fikir ayrılıklarının at koşturduğu, toplumun neredeyse düşman kamplara bölündüğü günümüzde Yunus gibi, her kesimin, hangi niyetle olursa olsun, bir şekilde benimsediği müşterek bir değere sahip olmak şükredilecek bir durumdur. Son tahlilde Yunus Emre ve benzerleri bizi birleştirecek, aramızdaki sun'i ayrılıkları giderecek sembollerdir.
Bazıları Yunus Emre hakkında, yapılan ve yapılacak olan sempozyum, panel ve kitap yayınlarında fazla yeni bir şey söylenmediğinden şikayet ederler. Olsun, eskilerin sözüyle "yüz seksen kere de olsa tekrar" faydalıdır. Yunus her zaman gündemimizde bulunmalıdır.
Yunus'un tarihi hayatı bilinmeyebilir, onu olağan üstü bir menkıbeler atmosferi içinde tanıdığımız ileri sürülebilir.
Doğrudur, ama menkıbeler yabana atılacak şeyler değildir. Toprağı Yunus gibi insanlar ve onların menkıbeleri, hikayeleri kutsallaştırır. Bundan dolayı, onların tarihi ve manevi fonksiyonlarını anlayarak, herkes kendi seviyesine göre onlara değer vermelidir.
Mehmet Kaplan'ın da dediği gibi:
"Batı medeniyeti eski Türk velilerinin kerametlerinden çok daha akıl almaz, saçma hikayelerden ibaret olan Yunan mitolojisine dayanır. XX. yüzyılın akılcı ve maddeci görüşüyle, Türkiye'yi asırlardan beri kutsallık duygusuyla yaşatan ve koruyan velileri inkar ve ihmal edersek, pek büyük bir şeyi kaybetmiş oluruz."
YUNUS EMRE EKOLÜ
Yunus Emre tahminen 1240-1320 seneleri arasında yaşadı. Haçlı seferleri, Moğol istilası, iç kargaşalar ve kavgaların Anadolu'da doğurduğu kaos ortamında insanlara ümit ışığı oldu. Onun sözlerini duyanlar, dinleyenler manen ayakta kalmanın sırrına erdi. O "Her dem yeni doğarız bizden kim usanası" dedi. Yetmiş iki millete bir göz ile bakmayı öğütledi. Allah aşkını ve ondan doğan insan sevgisini ve aşk ahlakını terennüm etti.
Bir tek Yunus yoktur, belki onlarca Yunus Emre vardır. Asıl Yunus'un sade ve samimi söyleyişi onun takipçileri tarafından benimsendi. Bunlar tevazu göstererek şiirlerinde kendi isimleri yerine "Derviş Yunus, Aşık Yunus" mahlasını kullandılar. Bu yüzden sağlıklı bir "Yunus Divanı" ortaya konamayabilir. Olsun, böylece bir "Yunus Emre ekolü" oluşmuştur.
Bu ekol ve temsil ettiği görüşler milletimizin ortak kültürü ve anlayışının bir eseridir. Bunlar geçmişte milletimizi mayalayan, bugün de fevkalade ihtiyacımız olan ilkelerdir. Onun için Yunus adına ne yapılırsa iyidir, güzeldir.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.