Biraz da şiir
Günümüzde aruzun modası geçmiş sayılsa da değerli şeyler unutulmaz. Hatırı sayılır miktarda aruzla şiir yazanlar vardır. Şaşırtıcı olan ise şudur: Gencecik liseli öğrencilerden aruz veznini başarıyla kullananlar görülüyor. Bunlardan biri de "Müşteki" mahlasıyla yazan Ahmet Önder Uçar'dır. Lise son sınıf öğrencisi olan Uçar'ın bir "Divançe" diyebileceğimiz şiir kitabı "İlk Defter" adıyla çıktı (İstanbul Fetih cemiyeti yayını, 2022). Gelecek yıllarda bir divan tutacak kadar yazacağı muhakkaktır.
HAS ŞİİR
Genç şairimiz, "Allah gönlümü kadim (eski) şiirimize meylettirdikten sonra bu has şiire dair edinebileceğim en ince zevkin peşine gittim" der. Bu tercihinden mutlu olduğunu, aleyhte sözlenecek sözlere aldırmadığını belirtir:
"Fuzuli şimdi olsa böyle yazmaz/ Desinler, dinlemem her ağzı varı/ Aruz ölmüş diyorlar, Allah Allah/ Mefailün dedim tamdır ayarı/ Fuzuli rağbet etmiş kuy-i yare/ Ve olmuş Kerbela'nın türbedarı/ Ne gam, şair değilsem türbedarım/ E madem asrımız şi'rin mezarı."
MEŞ'ALE DEVAM EDİYOR
Mustafa Tahralı kitaba yazdığı takdiminde şöyle diyor: "Şiir dünyasına ilk adımlarını atarken bir genç şairin gazeller, rubailer vb. şiirler ile başlaması biz okuyucuların çoğunun hatırına hemen Yahya Kemal'in:
"Sönmez seher-i haşre kadar şi'r-i kadim/ Bir meş'aledir devredilir elden ele" mısralarını getirmiştir. Bu "bir meş'ale"yi hangi el, bir başka ele nerede, ne zaman devretmiştir? Nasıl olmuş da bu "meş'ale", birkaç yüzyıldır şiir aleminde Batı'dan gelen bin bir türlü ışıltıya rağmen "elden ele" geçme imkanını bulmuş, "elden ele devredilmek"te devam etmiştir. Bu sualin cevabı tam olarak verilmiş midir? Kimler sormuş, kimler cevaplamıştır?" Tahralı "Nasıl ki toprak bahar gelince bir bitkiyi kara bağrından gün ışığına çıkarırsa, nasıl ki bir bitki, bir fidan, bir ağaç çiçeğe ve meyveye durursa" eski şiirimizin günümüzde de takipçileri olacağını söyler.
ARUZDAKİ SES AHENGİ
Aruz veznindeki ses ahengini Nihad Sami Banarlı (1907-1974) şöyle dile getirir: Türkiye Türkçesinde 750 yıldan beri kullanılan bir uzun hece vardır. Uzun hece, bir bakıma bizim üzerinde vatan kurduğumuz toprakların sesidir. Bizim önce Arap ve Fars edebiyatından aldığımız bu sesin zamanla bizim sesimiz haline gelmesi, Türkçeye büyük musiki kazandırmıştır. Bu sebeple, Türk edebiyatı, tam 900 yıl, Türkçenin notası olmuş ve dilimize büyük ahenk kazandırmış bir vezin olan aruzu itmemelidir. Aksine, zamanla, onun nasıl ve niçin bir Türk aruzu haline geldiğine dikkat edilmelidir. Edebiyatımızda bu vezinle şiir söyleyenlerin mısralarındaki ses ve mana kaynaşmasından doğan söz güzelliklerini fark etmeye mecburuz. Bu dikkat bize Türkçe'nin sesini ve dehasını duyuracaktır.
Bu ahengi fark eden genç şairimiz Ahmet Önder Uçar'a (Müşteki) tuttuğu bu yolda başarılar dilerim
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.