Mehmet Demirci

Hangi akıl?

Akıl büyük bir nimet. Fakat aklın çizdiği daireye de mahkûm olmamalıyız. İnsan hem maddeten hem de manen aklın çizdiği sınırlar içerisinde kalmayacak kadar özgür olmalı.

Biz hangi akılla düşünmeye çalışıyoruz, hangi akıldan bahsediyoruz, aklın çerçevesi nedir? Önce pratik akıldan söz edelim. Bu, doğruyu ve eğriyi somut manada belirleyen pozitivist akıldır.

Aklın başka bir boyutu söz konusu. Bizim bir de kalbimiz var, kalple akletmek lazım. Bu, metafizik alana kapı aralayan bir melekedir.

Aslında bu pozitivist ve modernist çerçevenin yanında, bir kimsenin başka bir dünyası da olabilir. Öyle ki hayatının ilk safhalarından itibaren rüyalarla, dinlediği sohbetlerle, tasavvufi hayatla, divan şiiriyle ve onun arkasındaki duygu dünyasıyla "kalbin aklı"nı devreye soktuğunu düşünelim. Böylece hayatı bir başka denge üzerinde şekillenir. Sonradan anlar ki, ilahi vahiy de kendisine bir hayat tarzı çiziyor. Aklı olmayan kişi, o vahyi, ilahi mesajı anlayıp onu doğru tatbik edecek bir iktidara sahip değildir. İlahi vahyin çizdiği akıl, modernitenin çizdiği akıldan çok farklı ve çok daha kuşatıcı bir akıldır.

Pratik akılla her zaman tam bir çözüm bulunmuyor. Sorduğu sorulara cevap alamaması insanda müthiş bir sıkıntıya sebep olur. Bu soruların cevabı, "aşkın kaynak"tan gelen cevapta gizli. Aşkın kaynak, "vahyi" seküler bir dille ifade etme biçimidir. Biz ona vahiy deriz.

KENDİNİ BİLMEK

Batı'da çok akıllı insan var; fakat rasyonalizmle her şeyi açıklayamıyor, o zaman da korkuyorlar. Sıkıntı burada başlıyor, korktukları için de metafiziğe düşman oluyorlar.

Bütün hikemi geleneklerin kökünde "kendini bilmek" düşüncesi var. Delphi Tapınağı'nın kapısında "Kendini bil" yazıyor. Kültürümüzde "Kendini bilen Rabbini bilir" sözü yaygındır. Aslında akıl, insanın kendisini bilmesi, kendi sınırlarını, eksikliklerini, kusurlarını idrak edebilmesi için ona bağışlanmış bir meleke. Fakat bizler, günümüz toplumunda aklı mutlaklaştırıyor ve metafizik anlamından uzaklaştırıyoruz.

KALBİN AKLI

Modernitenin aklıyla çok şeyi bilemeyiz; ama Kur'ân ışığındaki akılla bilebiliriz. Bu ikisi çok farklı şeyler. Asıl akıl, kalbin aklıdır. Aslolan, kalp ile akletmek. Fakat bugünün teknik ve pozitif bilimlerinde, modernitenin kavramsal yapısında kalbi akla yer yoktur. Onlarda sadece zihni akla, pratik akla yer var, eşyanın ve hayatın hakikatine nüfuz eden akla yer yok. Zaten modernitede metafizik söz konusu değil.

Dolayısıyla modernitenin tarif ettiği pratik akılla hakikati bilemeyiz; ama İslam'ın tarif ettiği, hilkatin bize lütfettiği akılla bilebiliriz. Ve o noktada, bilmekle sezmek arasında kesin bir ayrım da kalmıyor. Yani ilham ve keşif de o aklın bir ürünü olarak bize veriliyor.

NOT: Bu yazı "Aleme Bir Yar İçin Ah Etmeye Geldik" kitabına dayanarak yazıldı (Sadettin Ökten-Kemal Sayar) Turkuvaz kitap, 2021

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.