Hutbe ve kılıç
Ayasofya yeniden ibadete açıldığı gün Diyanet İşleri Başkanı minbere bir kılıçla çıktı ve hutbeyi sol elinde bu gösterişli kılıç olduğu halde okudu. Bu durum biraz şaşkınlık yarattı, bazılarınca da yadırgandı. Oysa bizde bir gelenektir. Hanefi alimleri, savaş yoluyla fethedilen ülkelerde İslam'ın gücüne işaret etmek üzere kılıca dayanılarak hutbe okunmasını uygun görmüşlerdir. Onun için savaşarak fethedilen bazı beldelerimizde zaman zaman hatibin minbere kılıçla çıktığı uygulaması vardır.
HUTBENİN SİYASİ YÖNÜ
İslam tarihinde hutbe dini fonksiyonu yanında siyasi hakimiyetin sembolü olarak da önem kazanmıştır. Hz. Ebu Bekir halife seçildiği zaman takip edeceği siyasetin temel prensiplerini açıklayıcı mahiyette veciz bir hitabede bulunmuş, sonraki üç halife de aynı şeyi yapmıştı. Abbasi devri boyunca hutbede halife adının anılarak kendisine dua edilmesi hilafetin sembolü oldu. Bir halife başa geçince ülke içinde adına hutbe okuturdu.
Karahanlı, Gazneli ve Selçuklu hükümdarları da Sünniler'in hamisi sıfatıyla birkaç istisna dışında Abbasi halifeleri adına hutbe okutmuşlardır. İslam tarihi boyunca bazı kadın hükümdar ve yöneticilerin de kendi adlarına hutbe okuttukları bilinmektedir. Mısır'da Memlük tahtına geçen Şecerüddür Hanım, Kutluğhanlılar Hükümdarı Türkan Hatun, İlhanlılar'dan Olcaytu Han'ın kızı Satı Bey Hatun ve Celayirliler'den Döndü Hatun bunlardan bazılarıdır.
Bağımsız Anadolu beyliklerinde hutbe bey adına okunurdu. Karacahisar Osman Bey tarafından fethedilip kilisesi camiye çevrilince (1291) hutbede Osman Bey'in adı anıldı.. Osman Bey'den sonra da bu uygulama sürdürüldü.
UZAKTAKİ BAĞLILARIMIZ
Devletin güçlü olduğu dönemlerde çok uzak bölgelerde bile himaye edilmesini isteyen Müslüman devletlerde hutbe Osmanlı sultanı adına okunmuştur. Açe, Cava, Seylan, Batavya, Sumatra gibi Hint Okyanusu'ndaki küçük Müslüman devletler bunlardan bazılarıdır. Devletin elinden çıkan bir kısım topraklarda da zaman zaman hutbe Osmanlı hükümdarı adına okunmuştur. Mesela Kırım'ın bağımsızlığı tanınırken (1774) ülkenin dini yönden Osmanlı Devleti'ne bağlılığını göstermek üzere hutbelerin padişah adına okunması kabul edilmiştir.
Özellikle XIX. yüzyılda, eski gücünü kaybeden Osmanlı Devleti'nin dünyanın çeşitli yerlerindeki Müslüman topluluklarla mesela İngiliz yönetimindeki Hindistan'da ve Kaşgar'da (Doğu Türkistan) ve Uzakdoğu'da ve Afrika'nın çeşitli ülkelerinde de hutbe Osmanlı sultanı adına okunmuştur. II. Abdülhamid'in İslamcılık siyasetiyle daha çok önem atfedilen bu durum Osmanlı Devleti'nden sonra da uzun yıllar devam etmiştir. Son halife Abdülmecid'in sürgün edilmesinin ardından, hutbelerde "Cumhuriyet hükümeti ve İslam milleti" adına dua edilmeye başlandı.
Görüldüğü gibi hutbenin dini olduğu kadar siyasi bir yönü de vardır. Hayatın gerçekleri karşısında "laiklik" prensibinde bir takım esnemelere gidildiği görülür. Evet Türkiye laiktir ama aynı zamanda Müslümandır. Hilafeti kaldıran maddeye göre "Hilafet, Hükümet ve Cumhuriyet mana ve mefhumunda esasen mündemiç", yani aslında hilafet, cumhuriyet ve hükumet kavramının içinde bulunmaktadır.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.