Kadınlar ve erkekler ne bitmez bir med-cezir!
Hadi hadi! Bırakın içinizdeki enteli. Kim aşk acısı çekerken Beethoven'ın 9. senfonisini dinlemiş ki...
Kadehi masaya vururken, "bu yudum Bach Baba için" mi diyorsunuz?
Herkesin fonunda, acılı melodiler çalıyor.
Ve taraflar biten bir ilişkinin ardından kendini haklı buluyor ve kurban rolünün içine bürünüyor.
Herkes haklıysa eğer, neden bitiyor bu ilişkiler?
****
Bugünlerde çevremde ne kadar uzun ilişki varsa sonlanıyor...
Magazin figürü bile olsa "Çok yakışıyorlar birbirlerine" dediğim çiftlerin yolları ayrılıyor.
Aşkı hala koruyanlar ise, bu hikayeleri duyup okuyunca, elde nazar boncuğu, duvarlara vurup, "aman Allah korusun" diyor....
***
Son günlerde okuduğum kitaplar ve yazılar nedeniyle, içimde küçük bir Dalai Lama ağacı büyüyor!
Ve okuğum her cümlede, o ağacın dalları yeşeriyor. Yine aklıma bir şarkı düşüyor: "Neler oluyor bize. Bize neler oluyor."
Dil böyle söylese de, içimizdeki gizli el, frenkansı değiştiriyor.
Ellerinde çiçekler, kapımıza sırılsıklam gelsin ve "Son zamanlarda yaptıklarıma bakma ne olursun, benim aklım başımda değil" desin istiyoruz!
****
Ya, ne güzel olurdu da, belki adamın ya da kadının tam da "aklı başına" geliyor işte!
Oysa biz, "ayrılarak" aklının başından gittiğini sanıyoruz!
Kimse ilişkinin niye bittiğini sorgulamıyor.
Ama bir "dostumuz" gelip, "bizi, bize anlatsa" belki de sözünü kesip; "Sahi bunları mı yaptım? Hiç zahmet etmesin, ben kendi kendimi terk edeceğim" diyeceğiz...
"Olamaz mı, olabilir!" demiş Ortaçgil...
Devam...
***
Sahiden iddia ettiğimiz gibi mükemmel, iyi, "sevmekten başka bir şey yapmayan" sevgililersek eğer...
Kim "şahane" bir sevgiyi terk edebilir...
Peki, çok mükemmeliz de hep "arızalar" mı bizi buluyor?
O da bizim seçimimiz!
****
Demek arıza seviyoruz!
O halde bu gerçeğe alışacağız!
Hem Romeo (ya da Juliet) tercih etmemişsin hem de karşındakinin o sırılsıklam aşık rollerine bürünmesini istiyorsun...
İyi de biçtiğin kostüm, o erkeğe/ kadına yakışmıyor.
Senin zaten istediğin sevgili de o değil!
Hem onun arızalarını seviyorsun, sonra da eline çekiç, kerpeten, tornavida alıp, "Gel ben seni düzelteceğim" diyorsun.
Eeee düzelmişini seçseydin!
***
Belki de şunun yapılması gerekiyor:
Bir boy aynasının önüne geçip, kendinize bakın...
Ve şöyle fısıldayın:
"Ey güzel kadın/yakışıklı adam...
(Birazdan kendinizi fena eleştireceksiniz, o nedenle önce biraz
pohpohlayın. Bunu yapabilirsiniz. Çünkü sizi seven kişinin gözünde siz 'eeennnn güzelsiniz'...)
... Ne sorarsan sor, yanıt verebilecek kadar güçlüyüm."
Yaklaşın aynaya.
Şimdi tam gözlerinizin içine bakın.
Siz! Kendinizin sevgilisi olur muydunuz?!
Neyinizi severdiniz kendinizin?
Neyinize aşık olurdunuz?
Sizin için nelerden vazgeçerdiniz?
Ve en can acıtıcı soruyu, sona bıraktım...
Neyinize katlanamazdınız ve sizi terk ederdiniz!
Bıçak nerede kemiğe dayanırdı?
"Ehh be yeter istemiyorum seni" derdiniz!
Ortaya mükemmel bir tablo çıkardıysanız, naçizane tavsiyem, bir uzmandan destek almanız ya da hayatınızı ıssız bir adada geçirip karşı cinse daha fazla zarar vermemenizdir!
Şayet, o aynadaki erkeğin/kadının gözünün içine bakıp "dürüst" cevap verecek kadar cesaretliyseniz size kocaman bir alkış yolluyorum.
***
Peki cevapları buldunuz işte...
Geriye, bunu "itiraf etmeye" değecek birini bulmaya geldi...
Hayatınızda böyle biri varsa, siz mutlu azınlıktansanız, pamuklara sarıp sarmalayın onu...
Yollarına güller dökün...
Ama işte aynadaki formülü unutmayın!
Sardığınızı zannettiğiniz pamuğun ve döktüğünüz güllerin içine "fark etmeden" diken koymayın...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.