Uyuyan bombalarla uyandık mı!
Akıllarda soru işareti...
Yüreklerde bir sızı olsa da...
İzmir'in harmandalısı, Ankara'nın misketi, Trabzon'un horonuna ince bir zılgıt karışıyordu...
Sazın teline her vurulduğunda, birileri de alkışın sesini yükseltiyordu...
Alkışlamayanlar da sessiz kalıp izliyordu sadece...
Acaba "konser" nasıl bitecekti?
Bu şarkıya "dağlardaki tribünler" de eşlik edecek miydi?
Herkesin elinde saz mı olacaktı?
****
Analar rahattı...
Evladı tez elden yapıp gelecekti askerliğini...
Çözüm sürecindeydik...
Bayrak açıp yollamıştı aslanını...
Öyle de geri gelecekti...
"Oğlum askerliğini yaptı" diyecekti soranlara...
Ne de olsa sazlar çalınıyordu...
Kulaklar başka bir ses duymaz olmuştu...
****
Sazın çaldığı türküler çeşitlendi...
Nağmeler hızlandı...
Alkış sesleri yükseldi...
****
Askerliğin bitmesi de yakındı...
O zaman aslanın eve gelişi kutlanacaktı...
En sevdiği yemekler pişirilmeye başlandı.
Odası derlenip toplandı...
****
Sazlar çalınıyordu...
Gitgide daha da artıyordu türkünün sesi...
Dedik ya...
Kulaklar başka ses duymaz olmuştu...
****
Ve bir gecenin sessizliğinde...
Sazın telleri koptu...
Öyle bir koptu ki, o ses kulakları değil, yürekleri sağır etti...
Ortalığı ateş ve duman kapladı...
Ve acı...
****
Sazlar çalınırken çıkan sesi "kamuflaj" yapanlar varmış meğer...
Yollara bomba döşerken çıkardıkları sesleri duymayalım diye çalıyorlarmış sazı...
Bizim kulaklarımız türkülerle oyalanırken, bir yerlerde asfaltlar sökülüyor, askerlerin dedektörlerinin tanımlayamadığı kadar derine bombalar yerleştiriliyor, sonra yeniden üzeri örtülüyormuş...
Bir isim bile koymuşlar onlara: Uyuyan bombalar...
Barış türküleri söylenirken döşedikleri bombaları tek tek patlatıyorlar...
****
Ve şimdi kulaklar değil, yürekler sağır...
Uyuyan bombalarla şehit ediyorlar askerimizi...
****
Bunu nasıl anlatırsın yavrusu askerden dönsün diye beklerken şehit haberini alan anaya...
Oğlu yesin diye pişirdiği yemeği nasıl geçirirsin boğazından...
Bir daha "oğlum" diye açamayacağı bir telefondan nasıl ararsın...
Bir daha ona söz edebilir misin barış ve türküden...
****
Kimse, ama hiç kimse, Türkiye'de "kendi seçimi haricinde" doğduğu bir kent nedeniyle, "ötekileştirilemez"...
Kimse bu nedenle düşman olamaz...
Nüfus cüzdanında yazan kent, inancı, mezhebi nedeniyle, "sen bizdensin, o bizden değil" denemez...
Evet bu vatanın evladıysak hepimiz kardeşiz...
Birinin canı yanıyorsa, diğeri onun için mücadele etmeli...
*****
Ver kardeşim be elini...
Bak içimiz parçalanıyor günlerdir...
Yediğimiz ekmek, içtiğimiz su zehir zemberek...
Gülüşümüz yarım kaldı...
****
Kardeşsen eğer sahiden, ver elini...
Ama bak ben elimi uzatırken, sen parmağı tetikte bekleyenlerle olursan...
Ben gülümserken, sen, gözleri nefret dolanların yanındaysan...
Olmaz....
*****
Benim kardeşimsen eğer, eline silah alan ya da eline silah alanı destekleyerek, bu vatanı bölmeye çalışan, senin "dostun" olamaz...
Bir ananın yüreğinde "şehit oğul" yarası açanın çaldığı saz dinlenmez...
****
Bir düşün olacakları...
Bir düşün...
Geçmişi hatırla...
****
Evet biz, hepimiz, kardeşlerimiz şimdi uyandık mı "uyuyan bombalarla"...
Uyku tatlı biliyorum...
Ama çalar saat değil bu...
"Biraz daha" diyerek, "ertelenmez"...
Uyanma vakti!
Bu ülke ve ülkenin evlatları için...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.