• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
Aranızda gazeteci olmak istemeyen var mı! NİL KUYUMCU

Aranızda gazeteci olmak istemeyen var mı!

nil.kuyumcu@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 05 Ekim 2015, 23:04
Gazetecilik mesleği çok enteresan günler yaşıyor...
Gündemin ilk sıralarındayız...
Sosyal medya diliyle "trend topic"iz...
"Like" görünümlü eleştiri bombardımanındayız! 
Arada "like"ı, kurşunlarla arabaları taratarak, ne bileyim tekme tokat girişerek falan gösterenler de oluyor...
Nedir bu "aşk" yahu!
Herkesin bir "gazeteci sevesi" geldi! Filmin adını değiştirip, "Öldürten Cazibe" yaptılar da tüm gazeteciler başrolü kapmış gibiyiz!
Amaaa hata kimde?
Yönetmende!
O kim mi?
Buyrunuz okuyunuz... 

Bu meslek tüm bunları niye yaşıyor?

"Vurulduk ey halkım unutma bizi" sözü, değiştiği için olabilir mi?
Şöyle olmuştur belki: "Gazete yaptık ey halkım oku bizi!"... 
Dünyanın belki de en zor, ama "en kolay sanılan" mesleklerinden biri gazetecilik...

Şöyle düşünün: Herhangi biri, canının istediği hastaneye gidip doktorluk yapabilir mi?
Ya da bir adliye binasından içeri girip, "Bu davanın avukatı benim" diyebilir mi?
Ama "yazı yazabildiğini zanneden" herkes, kendince "gazeteci" adayıdır...
Gazetelerimizi arayanlar çıkar bazen ve pervasızca şu cümle kurulur:
"Köşe yazmak istiyorum!..."
"Buyur paşam, gazete senin!...
Hangi sayfayı verelim? 4, 5, 7 sen seç!..." 

Zaten, hemen herkesin "okumak"tan çok "yazmak" la ilgili olduğu sosyal medya ile ortaya çıkmadı mı?
Herkesin içindeki yazarlar, gazeteciler mantar gibi fışkırmadı mı?
"Sosyal medya gazetesi" nin gönüllü muhabiri, editörü, yazarı olunmadı mı?
Çok sevildi yazarlık ve gazetecilik...

Çünkü kolay!!!!
Öyle mi! 

Sosyal medyanın "klavyeleri"; eş dost akraba ile "like"lanınca bu mesleği "kolay" sanma, hatta "küçümseme" algısına girdi...
Ne de olsa adamın sosyal medyada "bedava"ya yaptığı iş için sana üstüne maaş veriyorlar!
Bir de afilli ismin var:

Gazeteci!

Ne haddine. Kırarım ağzını burnunu, dayarım namluyu alın çatına ne olduğunu anlamazsın! 
Peki kim koruyacak gazetecileri?
Polis mi?
Özel güvenlik mi?
Yakın korumalar mı?
Gazeteciler de mi silah taşısın yoksa! Sizce hangi seçenek? 

Cevap veriyorum: Hiçbiri!

Bizi, gazetecileri, bunların hiçbiri koruyamaz...
Bir tek koruma kalkanımız olabilir bizim...
Siz!
Okurlarımız!
Hayatın yönetmenleri!
Bizi sadece siz koruyabilirsiniz.
Nasıl mı?
Okuyarak! 

Sahi siz ne zaman terk etmiştiniz bizi?
Bizi diyorum, hepimizi...
Çalıştığımız gruplar, gazeteler falan önemli değil...
Hangi düşünce yapısında olduğunuz da önemli değil...
Mutlaka sizin çizginize daha yakın bir gazete bulunur...
O "alkışladığınız" gazete hangisiyse, o da dahil...

Ne zaman terk ettiniz?
Terk etmediniz mi?
Emin misiniz?

En son cebinizden para vererek ne zaman gazete almıştınız?
Pazar günleri mi?
Ama biz o gazeteleri bir tek pazar günleri yapmıyoruz biliyorsunuz değil mi?
Üstelik, peynirin, balın yanında pazar kahvaltısının garnitürü olsun diye de hazırlamıyoruz... 

Hani kızıyorsunuz ya gazetecilere, çoğu kez beğenmiyorsunuz, hadi "kırışalım" hatalarımızı!
İlk terk eden "daha hatalı"dır!
Sahi önce kim terk etmişti! Siz mi, biz mi? Biz yılın 365 günü...
Tatiller dahil gazete yapıyoruz sizin için...
Demek ki sizi terk etmemişiz!
Geri dönerseniz eğer!
Kurşun bile işlemez hiçbirimize...
Hem dedim ya...
Yalnız pazar kahvaltılarında ya da "kahve"yle değil, "hayatın yanında" da iyi gider gazeteler...

Deneyin!
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.