Gazeteler maydanoz sarıp cam silmek için mi alınıyor?
Şart! İşte bunlar hep cahillik!"
Cahili suçlamak kolay da, "okumuş cahille ne yapacağız?"
Geçen hafta Türkiye ve dünya gündemi yine kural bozmadı ve "bir güldürüp" bir "ağlatarak" akıl ve ruh sağlığımızı korudu! Korudu tabii! Bakın bir hafta ülke "normal" seyirde gitsin, hepimiz nasıl balataları sıyırıp, kafada huni geziyoruz...
"Kaosun düzeni"ne alıştı bu bünyeler...
Ey "normallik" çek ellerini üzerimizden!
Buzlar kraliçesi Şansölye Merkel'in Türkiye ziyaretini bile otobanda son hızla sollayan bir olay yaşandı benim için...
Ünlü ceza hukuku profesörü Erdener Yurtcan, dolandırıcılara "4.5 milyon TL"sini kaptırdı...
Bakınız hece hece okuyun mil-yon!
Yahu bu ülkede sahiden gazete okunmuyor mu?
Gazeteler, biz gazetecilere "ayıp olmasın" diye falan mı alınıyor?
"Yazık bee bu kadar uğraşıp yapıyorlar, sevinsin garipler alıverelim" deyip, eve gidince o okunmayan gazetelere maydanoz mu sarılıyor?
Türk kadınının temizlik icatlarından birine dönüşüp, gazeteyle cam mı siliniyor?
Bas bas bağırıyoruz "dolandırıcıların tuzağına düşmeyin" diye...
"Polisim/savcıyım/askerim...
Hesabınız terör örgütünün eline geçirildi. Paranızı bize vermezseniz, hakkınızda yasal işlem yapılacak..." yalanına kanıp, paralarını kendi elleriyle dolandırıcılara teslim edenlerle ilgili onlarca haber yaptık. El insaf!
Bu yalana ilk inanan adama acırım. Hani sonraki birkaç kurbana da üzülürüm...
"Cahil" adam için canım sıkılır ama "profesör doktor" bu tuzağa düşünce benim kafamda deli sorular dolaşıyor...
Misal, böyle bir arızalı ruh beni arasa...
Ve paramı istese...
- Güzel kardeşcezim Allah razı olsun aradığın için de, hesabım ele geçirildiyse, niye parayı çekemiyorlar?
- Madem param hala bankada... Eeee banka yöneticilerini arayıp hesabı bloke edeyim...
- Paramı çekebiliyorsam, hiçbir kamu görevlisi bana "hop portakal orda kal" demiyorsa, gideyim başka bankaya yatırayım, altın alayım, borsaya saçayım...
Paramı kurtarabileceksem, niye sana veriyorum bebişim!
Valla hukuk profesörü değilim ama biri beni arasa ben bunları söylerim. O telefonu kapatır, tanıdığım tanımadığım ne kadar hukukçu, asker, savcı falan varsa arar anlatırım, "Bu ne saçmalık arkadaş" diye sorarım...
Ve işte zurnanın zırt dediği yer burası...
Bu zurna "zırt"ları eşliğinde biz de bir toplumsal analiz yapalım...
Şimdi... Bir hukuk profesörü böyle bir tuzağa düşüyor ve servetini bu kadar kolayca dolandırıcının ayaklarına seriyorsa...
Bu toplum terörden mi bu kadar korkuyor?
Hukuka mı güvenmiyor?
"Ya ben masumum. Ne terör bağlantısı. Açarım davamı bir de o adamları hapise attırırım" cümlesini neden söyleyemiyor?
Sahiden gazeteler evin dekorasyonuna uyum sağlasın diye alınıp okunmuyor mu?
Bir profesör bile sadece spor sayfasını mı okuyor?
Yoksa eğitim şart değil mi!
Haydi bakalım zurna bir kez daha zırt diyor! Bir hukuk profesörünün...
Üstelik ceza alanında uzmanlaşmış, "bu işin kitabını" yazmış birinin bu tuzağa düştüğü bir ülkede biz hukuka nasıl güveneceğiz?
Hoca bilmiyorsa, cemaat ne yapacak!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Vatanseverim! Ülken elden gidiyor kendine gel! (13 Ekim 2015)
- Aranızda gazeteci olmak istemeyen var mı! (06 Ekim 2015)
- Rihanna kadar değerimiz yok mu arkadaş? (29 Eylül 2015)
- Fuar projesi için kırmızı başlıklı kıza mı gideceğiz? (22 Eylül 2015)
- Bir katilin “müebbet”e kadar peşindeyiz! (15 Eylül 2015)