Fuarda yürümek için boks dersi mi alalım!
Haftanın 7 günü, ya yürüyüp içinden geçtiğim ya da spor yaptığım bir yer olunca tabii ki sorun çözülene kadar yazacağım...
Nereyi mi?
Elbette fuarımı... (Bakınız Kültürpark!)
Arkadaş, vallahi billahi yürürken ürküyorum!
Issız ve karanlık!
Hayır bunun anlaşılması için illa birimizin başına bir şey mi gelmesi lazım...
Ondan sonra mı güvenlik önlemi alınacak bilmiyorum..
Denilebilir ki, "Memleketin dört bir yanının güvenliğini sağlayamayız" Ben de derim ki, "Fuar, İzmir'in merkezi. Ve bölgedeki tek yeşil alanı. Ormanı...
Dört tarafı duvarlarla çevrili geniş bir bölge... Dolayısıyla böyle bir özel bölgenin güvenlik önlemi özel olmalı..."
Bakın geçmişe hiç girmeden, son fuar turumu anlatacağım...
Akşam spora gideceğim ve antrenmana geç kaldım...
Klasik, tartan pist güzergahı yerine, aralardan kestirme çıkayım dedim...
Montrö Kapısı'ndan girdim...
Sen misin kestirmeden gitmek istemeyen!
Oradan, buradan çıkarken, birinci korku tüneli etabı müzenin olduğu bölge...
İkincisi ise kaskatlı havuz...
Aydınlatma yetersiz...
Issız...
Etrafta ağaçların diplerini, yeşil alanları "mesken" tutmuş kişiler!
Ve o an biri önüne kesse, yardımına gelecek bir tek güvenlik görevlisi yok!
İşte ben bunu çözemiyorum...
Fuarın kapılarında güvenlik elemanları bekliyor...
Sayıları da az değil...
Peki o kapılarda, tam olarak nasıl bir güvenlik önlemi alıyorlar?
Altıncı hisleri mi kuvvetli!
Kapıdan geçenlerin yüzüne bakıp "Yok bu iyi biri, kimseciklere bir şey yapmaz" mı diyorlar!
Fal mı bakıyorlar!
Geleceği mi görüyorlar!
"Yarın ne olacak" diye, gece istihare rüyasına mı yatıyorlar yahu!
Fuarın içinde bir de polis merkezi var...
Onlar da, bir istihbarat geldiğinde olay yerine gidiyorlar elbette...
Ne güvenlik elemanları ne de polis, fuarın içinde devriye gezmiyor...
Zor mu geliyor, neden yapılmıyor, çözmek mümkün değil!
Güvenlik kamerası olduğu söyleniyor da, sanırım gizli kamera, çünkü ben görmüyorum!
Peki onlara devriye gezmek zor geliyorsa, tam olarak bizden ne bekleniyor?
Başımıza bir şey geldiğinde bağırıp, yardım istersek koşarak mı gelecekler!
Bu durumda, sesimizin açılması için bitki çayı mı içelim!
Hani şu internette sakız gibi satılan pompalı tüfeklerden mi alalım!
Boks dersine mi yazılalım!
Ne yapalım yahu!
Trafik butonlarına bas ve geçeme!
Alsancak'taki trafik butonlarının bir bölümü neden çalışmıyor?
Özellikle tramvay çalışmalarının olduğu bölümde...
Yayaların geçişini kolaylaştırmak için konulan butonlu sinyalizasyon sistemi toplu halde mi bozuldu!
Yoksa, İzmir'deki araç sürücülerinin çok centilmen olduğu ve butona gerek kalmadan, yayalara gönüllü yol verdiği mi anlaşıldı...
Eğer öyleyse yanlış bilgi!
Centilmen sürücü, nesli tükenen pandalar gibi...
Bilginize...
Karatay fıstık gibi bir hatun olsaydı!
Prof. Dr. Canan Karatay kadar söyledikleri tepki çeken kaç kişi vardır bilmiyorum...
Neyi "yemeyin" diyorsa, anında isyan sesleri yükseliyor ve söylediklerini de pek umursayan çıkmıyor!
Peki neden?
Karatay, çok güzel bir kadın olsaydı...
Hani şöyle "fıstık" gibi...
İlerleyen yaşına rağmen ortada bir içim su modunda dolaşsaydı...
"Ben güzelliğimi, şunlara borçluyum" diyerek yediklerini ve "sakın yemeyin" diyerek "yasaklı" listesini paylaşsaydı, sizce ne olurdu?
Savaş döneminde makarna stoklar gibi Karatay'ın yediklerini eve yığar; yemediklerini de ülke genelinde imha ederdik!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.