Willkommen In Deutschaland*
Bu haftanın yenilerinden olan "Almanya'ya Hoş Geldiniz" filmi işte bu göçüşün nasıl başladığını anlatıyor. Almanya 10 Eylül 1964'te bir milyonuncu "misafir işçi" olan Hüseyin Yılmaz'ı kabul eder. Bir süre sonra Hüseyin, ailesini de Almanya'ya getirir. Aradan yıllar geçer ve gurbetliğe son verip maaile memleketine geri dönmeye kara verir.
Bizim sinemamızda gurbetlik ve Almancılık kavramı genellikle dram olarak ele alındı. Mizahi olarak bu konuya yaklaşan neredeyse bir elin parmaklarını geçmez. Bu nedenle "Almanya'ya Hoş Geldiniz" göç mevzusuna esprili bir dille yaklaşan enteresan bir çalışma. Kendi çocukluk ve gençlik anılarından yola çıkarak senaryoyu yazıp yöneten Yasemin Şamdereli göç konusuyla ilgilenen kadın yönetmen olarak da dikkat çekiyor.
NESİL FARKI
Genellikle erkek yönetmenlerin ilgi gösterdiği göç konusuna Şamdereli'nin absürtlüğe varan bir komedi anlayışıyla yaklaşıyor. Aslında bu da şunu ifade ediyor: Nesil farkı... Avrupalı Türklerin farkı! Yani Yeşilçam'da oturup Almanya'yı anlatmakla, Almanya'da doğup büyüyerek Almanya'yı anlatmak arasındaki fark... Üstelik bugünkü nesil salya sümük ağlatmadan o günlere mizahi bir dille yaklaşabiliyor. Oyunculuk, sanat yönetimi gibi konuları zaten halletmiş olan Şamdereli, asıl senaryo ve yönetmenlikte-bunun bir ilk film olduğunu düşünürsek- fazlasıyla gelecek için umut veriyor. Umarım sadece göç ve Almancılık mevsunu takılıp kalmaz Yasemin Şamdereli.
TÜRK SİNEMASI'NDA ALMANYA
Almanya'ya göç konusu hemen Yeşilçam Sineması'nın da gündemine girdi. Halit Refiğ'in "Bir Türk'e Gönül Verdim" filmi bu konudaki ilk filmlerdendir. Türk işçisi İbrahim Kesti'den çocuğu olan Margrit Smith adlı Alman kadının gerçek hikayesinden yola çıkılarak bu film çekilmiştir. Türkan Şoray'ın ilk yönetmenlik denemesi olan "Dönüş", Almanya dramını işler. Almanya'ya giden gurbetçinin yabancılaşması ve köyde kalmış olan karısının çileli yaşamı çerçevesinden şekillenen öykü psikolojik ayrıntılardaki başarısıyla öne çıkar. Şoray, Gülcan'da en başarılı performanslarından birisine imza atar. Aynı şekilde İbrahim rolündeki Kadir İnanır da... "İbrahim dönüşün böyle mi olacaktı..." sözleri filmin bütün özetidir. Bir de Seha Okuşu'un seslendirdiği "Hasretinle yandım gönlüm".
Önemli bir diğer film de Tunç Okan'ın yönettiği "Otobüs"dür. Hurda bir otobüsle Stockholm'e götürülen ama Türk şoför tarafından dolandırılıp kaderlerine bırakılan bir grup işçimizin dramı kara mizah olarak sinemaya yansır beyazperdeye. Yılmaz Güney "Baba"da sağlıklı olmadığı gerekçesiyle Almanya kabul edilmeyen bir kişinin parasızlık yüzünden bir başkasının suçunu üstlenip hapise girmesini anlatır. Tevfik Başer'in "Almanya 40 m2" filmi ise yürek burkucudur. Hülya Koçyiğit'in oyunculuğu ile öne çıkan "Almanya Acı Vatan" ise en sert eleştiriyi getirir Almanya dramına. Adalet Ağaoğlu uyarlaması "Sarı Mercedes", Yusuf Kurçenli'nin en olgun filmi "Ölmez Ağacı", Orhan Oğuz'un "Her Şeye Rağmen"i ve Sinan Çetin'in "Belin in Berlin"i Almanya dramını sinemaya başarıyla taşımış örneklerdir.
Yasemin Şamdereli'nin "Almanya'ya Hoş Geldiniz" filmi de sinema tarihinde bu başarılı filmlerin yanında yer alacaktır.
İyi Bayramlar!
*Almanya'ya Hoş Geldiniz
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.