Yine yeni engel...
Alsancak Limanı ve Turan arasındaki 469 hektarlık alana yapılması planlanan ve son iki yıldır da "mahkeme kapılarından" çıkamayan yeni kent merkezi planının iptali için, eski Belediye Başkanı Yüksel Çakmur tarafından yine İdare Mahkemesi'ne dava açıldı. Temmuz 2009 yılında Çakmur ve 11 arkadaşı yine aynı yolu seçmiş ve bence doğru olanı yapmıştı. Çünkü; mahkemeye gitme sebepleri; 1. derecede deprem bölgesi olan "bölgenin zemininde gerekli etüd çalışmasının yapılmaması, raporun olmamasıydı."
Nitekim; Büyükşehir Belediyesi, ihaleye çıktı, gerekli etüd çalışması yapıldı ve bu rapor doğrultusunda yeni planın onayı Temmuz 2010'da Belediye Meclisi'nde alındı. Konut ve alışveriş merkezleri yapılması planlanan bölgenin önünde hiçbir engel kalmadı derken; 20 Aralık günü Yüksel Çakmur yine aynı gerekçeyle yeni bir dava açtı. Konuyla ilgili her tür detayı, haberimizde okuyacaksınız.
Konu; çok teknik olduğu için aslında yoruma fazla açık değil. Ama benim anladığım ve referans kabul etmek durumunda olduğum en net belge; etüd raporudur. Eğer bu rapor, zeminin, inşaat yapmaya uygunluğuna işaret ediyor ise; söylenecek söz yok. Ki; rapor uygun görüş bildirmiş ki; plan ve proje kabul edilmiş. Tartışmayı, teknik yönden alıp da; "siyasi" ve hatta "birilerini" kayırma noktasına çekmeye çalışırsanız; buna amiyane tabirle; "minderden kaçma" denir.
Bakın beyler; İzmir'in arzu edilen noktada olmamasıyla ilgili yapılan tüm tespitlerde ilk başta söylenen ortak söz; yerli ve yabancı yatırımcının gelmemesi. Gerekçe de ortak; "Yatırım yapmaya niyetlenen yatırımcıya başta bazı kişi ve sivil toplum ve meslek örgütlerinin konuyu yargıya taşıması yüzünden öyle engeller çıkartılıyor ki; gelen kaçıyor; niyetlenen vazgeçiyor." İş Gayrimenkul'den tutun da, Merrill Lynch gibi dünyanın en büyük finans ve yatırım bankasına, Orkide'den, Selim Gökdemir ve Folkart'a kadar firmaların 10 milyar doları bulacak yatırımlarından ve 40 milyar dolarlık bir iş hacminden söz ediyoruz. Yaratılacak istihdam da cabası. Bu konuya devam edeceğiz. Yorum sizin...
Baydemir'e iki bakış
Gelelim ikinci tartışmaya. Dünkü yazımda; İZSİAD Başkanı İlknur Denizli'nin, Ocak ayında düzenleyecekleri toplantıya Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir'i davet ettiklerini paylaşmıştım. Aslında olumsuz tepkiler beklediğim gibi ama şaşırtan olumlu tepkiler var ve ben bunları ayrıca paylaşmak istedim.
ESİAD Başkanı Sıtkı Şükürer'in sözlerini yorumsuz aktarayım; "Cesaretinden dolayı tebrik ederim İlknur Hanım'ı. Bağırıp çağırarak siyaset yapılmaz. Baydemir, bu ülkenin legal bir partisinin, seçilmiş bir belediye başkanıdır. Onu dinlemek, kürt sorunuyla ilgili düşüncesini duymak ve tartışarak çözüme ulaşmak en doğrusu. Çözüm için, demokratik yoldan başkasını düşünmek yanlış. İzmir'e gelmesini engellemeye kalkışmak, asgari demokratik terbiyeyle bağdaşmaz." Şükürer, arkadaşlarıyla birlikte toplantıya katılacaklarını ve en önde oturacaklarını da özellikle vurguladı.
Gelen tepkilerden sonra, ilknur Denizli ile bir kez daha konuştum. Daha kararlı gördüm. Onun sözleri de aynen şöyle: "Bölgenin hassasiyetinin farkında olarak, diyalog içinde, bu işi sadece siyasetçilere bırakmadan sivil toplum ve işadamları olarak biz de elimizi taşın altına koymak zorundayız. Demokrasinin kalesi İzmir; bunu herkese gösterecektir ben inanıyorum. Vali Bey ve bölgenin işadamlarını da davet ettik. Oranın sorunu sadece kürt sorunu değil ki. Başbakan, büyük bir kararlılıkla üzerine gidiyor. Aslında CHP Lideri Kılıçdaroğlu'nun da 3. Yol diye sözünü ettiği konu da bu zaten; ekonomik iyileşme yani. Oradaki iş insanlarıyla birlikte iş yaparak, yatırım götürerek hem ekonomik hem de kültürel anlamda birlik sağlanacak. Oranın işadamlarının en büyük sorunu; OSB'ye doğalgaz gelmesi. Yoksa; kürt-Türk ayrımı değil. Biz; elimizi uzatıyoruz. Gelsinler, anlatsınlar, biz de ne diyeceğimize bakalım. Elbette kırmızı çizgilerimiz var. Ama, bu çizgiler dışında kalan noktaları konuşmak lazım artık. Orası benim köyüm, burası onların da köyü..."
Denizli'nin bir kadın ve anne gözüyle de yorumu önemli. Son sözlerini yine virgülüne dokunmadan verip, yorumumu sonraya saklıyorum. Denizli; "20 yıl önce doğan çocuklar bugün şehit oldular" diyor ve ekliyor: "9 yaşında bir oğlum var. 11 yıl sonra onu askere gönderdiğimde aynı tedirginlikleri yaşamak istemiyorum. Biliyorum ki bu sorunu siyasilerden önce iş insanları ve kadınlar çözecek..."
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.