Vizyon projeler
Biz de şanslıyız ki; İzmir'de, yerinde bu yarışı izliyoruz. Bugün sizlerle bir yerlere not edilmesi gereken birkaç ayrıntıyı paylaşmak istedim. Öncelikle; Dün Başbakan Erdoğan'ın İstanbul'da açıkladığı İzmir projeleri.
Bugün sizlere "İzmir Devrimi" başlığıyla aktardığımız projeler detaylı ve önyargısız incelendiğinde "çılgına yakın" bir imaj bıraktığı ortada. Başbakan'ın yaklaşık 15 projeyi açıklarken kullandığı terminoloji ayrıca dikkat çekici.
Başbakan'ın İzmir heyecanını yakından bilen bir gazeteci olarak, İzmir'e dair projelerini tarafsız bir gözle incelemek gerektiğini düşünüyorum.
Baştan aşağı bir vizyonu ortaya koyan bu projelerin, yerel yönetimle birlikte hayata geçirileceği de bir gerçek.
Nitekim; Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu'nun büyük bir olgunluk içinde Başbakan Erdoğan'a yönelik; "Projelerin hayata geçirilmesiyle ilgili teşekkür" açıklaması bu yönde hepimizi umutlandıran ve İzmir'in siyasi nezaketine yakışan bir üslup. 12 Haziran sonrasına dair sizlerin umudu nedir bilmem ama; bu fotoğrafı gördükçe benim umudum artıyor.
Bir yanda yeni bir kent vizyonu, diğer yanda yeni bir siyaset vizyonu ve bütün bunların üstünde hizmete yönelik seslerin yükselmesi; İzmir'in uzun süredir içinde bulunduğu kısır döngüden çıkması için bir fırsat değil de nedir?
Baro ve İzmir klasiği
İzmir'in içinde bulunduğu kısır döngü demiş ve umutlarımın arttığını söylemiş isem de; dün son dakikada gelen bir haber ani bir frene sebep oldu.
İzmir'de ne zaman birileri güzel bir yatırım ve iş yapmaya kalksa; bazı meslek örgütleri tarafından açılan davalar yüzünden ya projeler yarım kalıyor ya da yatırımcı bıkıp kaçıyor. Dün gelen habere göre; toplamda 11 milyar dolarlık İzmir-İstanbul otoyolu projesine, izmir Barosu'nun açtığı davayı da anlamakta zorluk çekiyorum.
İzmir'in Anadolu ile birlikte İstanbul ve karadan dünyaya bağlanması anlamına gelen bu projenin, iptalini isteyen ve yürütmenin durdurulması davasını açan Baro, İzmir'e çağ atlatacağını düşündüğüm böyle bir projeye dair anlaşılması zor tavrının izahını İzmirliler'e yapmak zorundadır...
Ajda Pekkan
Yarım asra yaklaşan sanat yaşamında zirvedeki yerini kimselere bırakmadı Ajda Pekkan. Kendisini yakından tanıma fırsatım olduğu için; bu başarının da asla ve asla tesadüf olmadığını biliyorum.
Ne sesi ne de sahnesiyle ilgili, izleyenlerini, dinleyenlerini ve sevenlerini bırakın hayal kırıklığına uğratmayı, her daim şaşırtmayı kendisine düstur edinmiş ve bununla ilgili disiplininden de hiç ödün vermemiştir sevgili Ajda.
Gelelim; bu yazıdaki konuya; Ajda Pekkan bugün Arena'da konser verecek.
Ancak; hafta sonunda Devlet Bakanı Egemen Bağış'a yönelik söylediği sözler nedeniyle; İzmir'de siyasi bir baskı altında tutulmaya çalışılıyor.
Gerek Egemen Bağış ve gerekse eşi Beyhan Bağış ile siyaset ve sanat dışında özel dostlukları olan Ajda'nın, bu samimiyete dayanarak söylediği sözlerden dolayı uğradığı saldırı ve eleştiriler, bugüne kadar her siyasi oluşuma aynı mesafede durmaya özen gösteren bir sanatçıya yapılacak en büyük kötülüktür.
12 Eylül'de yapılan referandum öncesinde de çeşitli sanatçılara benzer baskılar yapılmıştı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Süheyl Batum'un daha sonra pişman olup özür dilemesine sebep olan, "Sazan Aksu" yakıştırması gibi, Ajda'ya yapılmak istenen de aynı yakışıksız ve haksız saldırıdır.
Sizin gibi düşünmeyeni dışlamak veya hor görmek ne nezaketimize ne de insanlığımıza yakışmaz.
Bazı kendini bilmezler olmak isteyebilir belki ama İzmir yine kendine yakışanı yapacaktır...
Denizli-Yüksel ve Kocaoğlu
İki eski dostun ayrı partilerde siyaset yapması, benim Ankara'dan çok alışık olduğum bir görüntü aslında.
İzmir'de bu durum yadırgansa da, son ana kadar keyifli bir rekabet var idi. Ancak; İZSİAD Başkanlığı'nda halef-selef olan ve 2009'daki yerel seçimlerde Aziz Kocaoğlu'nun kurmay heyetinde yer alan İlknur Denizli ve Alaaddin Yüksel arasında son birkaç gün süren atışma, neyse ki dozunda bırakıldı.
Yüksel'in, "Siyaset tutarlılık gerektirir" diyerek hedef aldığı Denizli'nin, "Eski tip siyasetçi anlayışı" olarak nitelediği bu duruma karşın Yüksel, "alınganlık gösterdi" sözleriyle tartışmayı şimdilik bitirdi görünüyor.
İlknur hanımla sohbet ederken ilginç ayrıntılarla birlikte yeni bir tartışma alanı da açıldı. İlknur Hanım, 1994-99 yılları arasında Burhan Özfatura'nın Başkan danışmanı olduğunu, o dönemde DYP'li olmadığı gibi; 2005-2009 arasında Kocaoğlu'na yaptığı danışmanlık sürecinde de CHP'li olmadığını vurguluyor.
Yüksel tarafından defalarca CHP'ye üyelik için davet almasına karşın, bu işi sadece profesyonel olarak ele almış ve İzmir'e yönelik projeler üzerinde siyasi stratejiler üretmiş.
Bana ve eminim ki sizlere de çok ilginç gelecek bir ayrıntı daha var, Kendisini seçmen olarak kaydettirmemiş ve İlknur Hanım son yerel seçimde kazanması için birebir çalıştığı Aziz Kocaoğlu'na oy atmamış...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.