Hava kurşun gibi ağır bu yaz sıcağında...
Büyük şair Nazım Hikmet ne de yerinde dökmüş bunu dizelere 'Kerem Gibi'de...
"Hava kurşun gibi ağır, bağır bağır bağırıyorum...
Koşun, kurşun eritmeye çağırıyorum..
O, diyor ki bana:
Sen kendi sesinle kül olursun hey!
Kerem gibi yana yana, dert çok, hem dert yok.
Yüreklerin kulakları sağır.
Hava kurşun gibi ağır, ben diyorum ki ona:
Kül olayım Kerem gibi yana yana
Ben yanmasam, sen yanmasan, biz yanmasak
Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?
Hava toprak gibi gebe
Hava kurşun gibi ağır
Bağır bağır bağırıyorum
Koşun. Kurşun eritmeye çağırıyorum..."
Dün, Gaziantep'teki görüntü, işte tam da bu şiirdeki gibi, düşmanın kurşununu eritecek güçteydi. Sağdaki, soldaki, iktidardaki, muhalefetteki tüm partilerin hem liderleri hem vekilleri, devletin başı Cumhurbaşkanı, askerin başındakiler, hatta Diyanet'in başı da binlerce insanımızla aynı karede, sessizce ağlayıp ama mağrurluğunu korurken, ben işte bu fotoğrafı, tüm acılarımızın üstüne bir ilaç gibi gördüm...
Bu sıcakta hava buz gibi ağır ama aynı zamanda kurşunu eriten bir güçteydi de dediğim gibi.
Sözü fazla uzatmayacağım.
Bazen tek bir kare, yüzbinlerce sayfalık söze bedel anlatır her şeyi.
İşte, iki hafta önce Foça'daki hain saldırı sonrasında İzmir'den verilen fotoğraf nasıl ki en güzel tokat olduysa kalleşlere, dün Gaziantep'ten verilen bu fotoğraf da en büyük tokat oldu.
Hainlerin istediğini vermedi bu büyük millet. O kalleşler ki taşkınlık olsun istediler ama...
Mağruriyetini koruyarak, şehitlerine yakışır bir uğurlama yaptı Türk milleti dün gaziler gazisi güzelim Antep'ten.
Güle güle kahramanlarım...
Güle güle günahsız evlatlarım...
Ama gözünüz arkada kalmasın...
Öyle büyük bir Türk milleti var ki arkanızda...
Size yakışanı mutlaka yapacaktır...