Hey Gidinin Efe'leri...
Neyse, zeybeğin hikayesine geri dönecek olursak; pek çok örneğini bulabilir, duyabilirsiniz. Kiminde nişanlı, kiminde koca, kiminde baba, kiminde ağabey-kardeş hikayesi var. Ya nişanlı gidiyor gurbete ve sevdiğine oynuyor, ya bir yağız köy delikanlısı ağaya-düzene başkaldırıp köy meydanında oynayarak isyan ediyor.
Sonu ölüm de olsa, kahramanlık hikayeleri işte böyle yüzlerce yıl sonra hala anılıyor, hala oyunlarda efsane olarak yaşatılıyor. Hikayesi ne olursa olsun hepsinin ortak yanı ne biliyor musunuz? Hüznün yanında koskoca bir kahramanlık öyküsü. Bu öyküler ne uydurma ne yalan. Hepsi de dibine kadar gerçek. Hepsi Anadolu'mun güzel insanlarının kahramanlık hikayeleri.
***
Nereden çıktı bu konu derseniz hemen ilk sayfaya dönün lütfen. Bazen sayfalarca kelimenin anlatamayacağı derinliği ve duyguyu size tek bir kare bile anlatabilir. Bugünkü gazetemizin birinci sayfasını gördünüz. Kocaman bir fotoğraf verdik sizlere.
"Kınalı Kuzum Benim" diye verdiğimiz fotoğraftaki Gönül teyzeme bir kez daha, bir kez daha bakın lütfen. Muğla'da askere gidecek yiğitlerimizin sazlı-sözlü uğurlanma merasimlerinde Muğla muhabirimiz Cem Durna'nın objektifinden olağanüstü yansıyan görüntüler, o kadar çok şey anlatıyor ki...
Gönül Dere, tek erkek evladını vatani göreve uğurlarken bir duvara yaslanmış (belli ki yaşadığı duygular incecik bedenine ağır gelmiş ve duvardan destek alma gereği duymuş) o kocaman güzel gözlerinde hem hüzün ama bir o kadar da gururla oğlu Adem'i, Muğla zeybeği oynarken izliyor. Adem'in zeybek oynarken attığı her adımda, dünyayı titrettiğini biliyor Gönül anne.
Muğla Garnizon Komutanı, Askerlik Şube Başkanı, Muğla Belediye Başkanı gibi protokolün yanından izlese bu duyguları belli ederim de yanlış anlaşılırım diye, kendiyle kalmayı tercih ediyor Gönül anne.
HEPİMİZ GÖNÜL ANNE, TÜRKER BABA'YIZ
Biz bugün hepimiz Gönül Anne'yiz. Hepimiz Türker Baba'yız. Hepimiz Adem için, askerlik görevini yapan tüm Adem'ler için gururluyuz. Onlar için, güzel ülkemiz için duacıyız. Benim bu ülkenin yarınları için endişe duymadığımı söylediğimde beni yadırgayanları, bugünkü birinci sayfamızdaki Cem Durna'nın fotoğrafına tekrar tekrar bakmalarını tavsiye ederim. İşte benim bu Gönül Anne'ler, bu Türker Baba'lar, bu Adem'ler sayesinde endişem yok. Tek erkek evladını askere gönderirken davullu zurnalı, kınalı uğurlama yapan, Allah'a emaneti kutsal sayan bir milletin mensuplarıyız biz işte.
KOMUTANIM SEN ÇOK YAŞA
Muğla Gazi Mustafa Kemal Kültür Merkezi'nde bu geceyi düzenleyen asker-sivil tüm yetkililere ve özellikle Muğla Garnizon Komutanı Jandarma Kurmay Albay Fevzi Kurşun'a buradan bir kez daha teşekkür ediyorum. Analarının-babalarının bu kınalı kuzularına "kahramanlık kınasını" kendi elleriyle yakan Komutan Kurşun, bu vatan üzerinde kirli hesapları, kirli yakıştırmaları olan herkese ne güzel bir yanıt verdi.
Bir başka yazıda derinlemesine söyleyeceğim sözümü. Ama, şu kadarıyla yetineyim; 30 yıldır süren savaş halini sonlandırmak doğrudur. Bu yönde atılan her samimi adım desteklenmelidir. Bu süreçte asker-sivil-zengin-fakir-okumuş-okumamış herkesin sorumluluğu vardır. Ne profesör olmanız değiştirir bu sorumluluğu ne de bilmemeniz. Ne muhalefet olmanız gerektirir kaçmanızı ne de ideolojiniz. Sonuçta ve özünde "insan" var çünkü bu meselenin. Hepimiz Gönül anneyiz, hepimiz Türker Baba'yız derken bunu demek istiyorum. Aklınızı, aklımızı başına alma zamanıdır. Zaten düşman çok. Bir de biz vurmayalım kendi kendimizi...
Fasl-ı Terapi
Annemi de babamı da genç yaşlarında kanserden kaybettim. Hem bu hastalığı hem tedavi sürecini hem de sonunu en iyi bilenlerdenim, çünkü hayat bana bu süreci iki kez yaşatarak öğretti. Dünkü gazetemizde size "Fasl-ı Terapi" adı altında bir haber verdik. Tepecik Dr. Suat Seren Hastanesi'nde görevli Radyoloji Teknisyeni Engin Çalışkan, Laboratuvar Teknisyeni Mustafa Sel ve Eczane Personeli Mehmet Gümüş, kemoterapi alan hastalara, gönüllü olarak canlı müzik performansı düzenliyorlar haftada 3 gün.
O odada babacığım 5 buçuk ay boyunca defalarca kemoterapi aldığı için iyi bilirim. Fiziksel koşulları, hem tedavi gören hasta hem de yakınları için son derece iyi olsa da; psikolojik yıkımı her iki taraf için de bir o kadar da kötüdür tedavi sürecinin. Suat Seren Hastanesi personelinin bu örnek davranışını işte bu yüzden ayakta alkışlıyorum. Hastanenin başarılı Başhekimi Dr. Enver Yalnız ve tüm yöneticileri de böyle bir desteğe izin verdikleri, önayak oldukları için de ayrıca kutluyorum...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.