Yatak odasında "kayıt dışı" siyaset
HEDEF ERDOĞAN
Neyse, sözü fazla uzatmak istemiyorum. AK Parti'nin kapatılması istemiyle açılan dava henüz sonuçlanmadan yapılan bu söyleşide Karaca, devlet içindeki çeteleşme faaliyetlerini tarif etmekle kalmayıp, bu çetenin "Devletin yatak odası" diye tarif ettiği nüfuz alanlarına kadar girdiği uyarısını yapıyor ve "Devlet içinde kafa kafaya gelmiş kutuplaşmanın sonunda, Devlet kendi içinde bir tasfiye ihtiyacı duyuyor" diyor. O günkü yaşananlar paralelinde Başbakan Erdoğan'ı bu çetenin "siyasi kurban" yapma hedefini söylüyor ve yine bu çetenin istediği Türkiye tarifini şöyle yapıyor: "Kendileriyle sınırlı bir Türkiye tarifleri var ve ona ulaşmak için son derece pragmatiklerdir. Bu yüzden işlerine gelen herkes ve her kurumla iş tutarlar." Şükrü Karaca'nın 6 yıl önce tarif ettiği Paralel Devlet Yapısı'nın bence en çarpıcı bölümü, bugün de artık tartışmalı hale gelen Ergenekon davasıyla ilgili. Ergenekon'un, devlet içinde bir güç olan bu yapı tarafından tertip edildiğini ve son hamlesinin de "partisine kapatma davası açılarak" Başbakan Erdoğan'ı direkt hedef alması olduğunu söylüyor.
PARALEL DEVLET TARİFİ
Bu sözler size aşina gelmiştir sanırım. Bugün, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun ısrarla reddeden ya da görmezden gelen bir tavır içinde olduğu "Paralel Devlet" ya da "Devlet içinde çeteleşme" tarifini, yıllarca birebir mesai yürüttüğü ve akıl danıştığı danışmanı, tam 6 yıl önce yapmış anlayacağınız.
Aslında tarihe tam 6 yıl önce bu notu düşmüş Şükrü Karaca. Ama belli ki; ne başkalarını ne de yıllarca birebir danışmanlığını yaptığı Kemal Kılıçdaroğlu'nu ikna edememiş. Biz de tarihe bir not düşelim istedik ve Karaca'nın sözlerini tekrar yayınlayarak "kendi danışmanlarının uyarılarını" tekrar hatırlatmak istedik Kemal bey ve anlamak istemeyenlere. Bu vesileyle Şükrü Karaca'yı da tekrar rahmetle anıyorum...
Yıldırım sözler
Dün sabah AK Parti'nin Büyükşehir Belediye Başkan adayı Binali Yıldırım idi konuğumuz. Yıldırım'ı, siyasete girdiği ilk günden bu yana tanıyan ve izleyen gazetecilerden birisi olarak motivasyonunu çok yüksek gördüm. 17 Aralık ile başlayan ve siyaset dışındaki güçlerin siyaseti yeniden dizayn girişimleriyle ilgili de konuştuk, yerel seçim stratejileri ve projelerini de. Haber sayfalarımızda okuyacağınız için tekrara girmek istemiyorum. Hukuk devletinden vazgeçmeme ve hukukun sadece vatandaş değil, hukuk adamları için de geçerli olacağı demokratik bir düzen hepimizin ortak paydası idi bu sohbette. Ama asıl konumuz elbette belediye seçimleri. Halk dili ve deyişleriyle süslediği söylemini taçlandırdığı sözünü, kendisini de içine kattığını söyleyerek paylaştı; "Kimse kendini darı ambarında sanmasın." 11 yılı aşkın bir süredir genel bütçeyi yöneten ve yönlendirenlerden birisi olarak, Aziz Kocaoğlu'nun, hükümetin İzmir'in yatırımlarını engellediği ve hak ettiği parayı göndermediği iddialarını rakamlar ve örneklerle çürüttü. Tıpkı, MHP adayı Murat Taşer gibi, Ankara'dan yatırım için gönderilen ödeneğin, trilyonlarca lira zarar eden belediye şirketlerinin zararlarını kapatmak için kullanıldığını hatırlattı ki; bence bu seçimin en önemli vurgularından birisi de bu konu olacak.
HUZURLU SEÇİM
Sözü fazla uzatmayalım ve ayrıntıları haber sayfalarımızda size bırakalım. İzmir'in ve İzmirlinin hak ettiği hizmeti verebilecek olan adayın kazanacağı ve fakat kırıp dökmeden huzurla geçirilecek bir seçim süreci hepimizin dileği...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.