Şebnem Bursalı

Meslek lisesi memleket meselesi

Haber Müdürümüz Erhan Gülenç'in Socar Türkiye CEO'su Kenan Yavuz ile ropörtajını dün manşetten verdik. Bizim gazetenin "koşan-terleyen Müdürü" Erhan'ın ve bizim başa çektiğimiz sözler; "Benim 20 yıldır her platformda yazdığım ve söylediğim şey; "Türkiye'de işsizlik yok, iş beğenmeme ve mesleksizlik var. Bunun da en temel sebebi, meslek liselerinin olmamasıdır."
28 Şubat sürecinin ezip geçtiği, zarar verdiği pek çok kesim ve insan var. Ama bence, biraz önce söylediğim şeyin en büyük sebebi, 28 Şubat kararlarında, İmam Hatip Liseleri'nin sonunu getireceğiz diye İHL'lere getirilen katsayı ucubesine Meslek Liseleri'nin de dahil edilmesi ve topyekün bir linç durumudur. Yüksek Öğrenimle ilgili getirilen bu düzenleme Meslek Liselerine ilginin de azalmasına ve son tahlilde bugünkü "mesleksizlik ve ara eleman sıkıntısına" sebep olmuştur. Bu konuyla ilgili her platformda herkesle tartışırım.
***
Hatırlayacaksınız İZSİAD Başkanı Hasan Küçükkurt da benzer görüşlerini paylaşmıştı, biz de bunu yine manşetten vermiştik; "Kendi fabrikama bile çalıştıracak insan bulamıyorum. Kimseye iş beğendiremiyoruz. İşsizlik yok, iş beğenmeme var" diye isyan eden Küçükkurt yerden göğe kadar haklı. Bu konuda, EBSO Başkanı Ender Yorgancılar da yıllardır isyan ediyor. Ama Yorgancılar sadece isyan etmiyor, gereğini de yapıyor. Milli Eğitim Bakanlığı ile yıllardır işbirliği yapıp, kendi fabrikasında Meslek Liselileri teşvik ediyor. EBSO Başkanı olduğundan bu yana İzmir'de ve ayrıca TOBB Başkan Vekili olarak Ankara'da da bu konuyu sürekli gündemde tutuyor ve projelere ön ayak oluyor. "Türkiye'nin en büyük eksikliği işsizlik değil, mesleksizliktir" diyen Yorgancılar, Çalışma Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve İŞKUR ve TEPAV ile ortak projelerle Mesleki Eğitim Liseleri kurulmasında ve bu projenin titizlikle uygulanmasında öncü durumda.
Biz, Kenan Yavuz'un "Herkes üniversite mezunu, herkes şef olmak istiyor. Ama biz, Kızılderili bulamıyoruz" sözlerinin, Türkiye'nin bundan sonraki 50 yılının en kritik uyarısı olarak yorumluyoruz. Hükümet bu konuda, sanayici ile işbirliğine hazır. Ama, daha çok kızılderili yetişmesi için daha fazla Yavuzlar, Küçükkurtlar, Yorgancılar olması da şart...
BİZ DE SİZE İNANMIYORUZ
"Kamuoyu meşgul ediliyor" demiş İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC) Başkanı Atilla Sertel. Bu sözleri söylerken, bulunduğu makamın "meslek örgütü olduğu ve asıl işinin bu cemiyete üye gazetecilerin sesi ve hak arayıcısı" olduğunu unutmuş sanırım. Ne güzel demiş: "Gazeteci, doğruları eğmeden bükmeden yazar. Gazeteci, kamuoyunu doğru bilgilendirir ve yapılan haberlerde de kamu yararı gözetir." Bu sözüne inanıyorum Sayın Sertel, imzamı da atarım. İşte bizim günlerdir söylediğimiz de bu. Muhabirim Tolga Tekin, yeni ulaşım sisteminden mağdur olmuş 35 bin insanın yaşadığı mahallelinin yaşadığı sıkıntıyı haberleştirmekten ve her gazetecinin yaptığı gibi "fikri takip ile" gelişmeleri, kamuoyuyla paylaşmaktan başka hiçbir şey yapmadı. Yani; yaptığı haberlerde kamu yararını gözetti, doğruları eğilip bükülmeden yazdı.
***
Eğilip bükülme meselesine gelince; İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin Basın müşavirinin telefonla Tolga'yı arayarak; "Bu insanları senin organize ettiğin söyleniyor. Senin için iyi olmaz" iftirası ve tehditi karşısında Tolga'nın "Ben sadece haberimi yaptım, işimi yaptım, bu söylediğiniz doğru değil" cevabı da; eğilip bükülmeden verdiği cevaptır.
Ben de bu gazetenin Genel Yayın Yönetmeni olarak; haberciliğine, karakterine ve kişiliğine sonuna kadar kefil olduğum Tolga'nın arkasındayım. Tolga, daha dünkü muhabir değil. 21 yıldır bu işi yapan ve yaptığı haberlerle gazeteciliğini ve adamlığını çoktan ispatlayan bir arkadaşım. İGC Başkanı'nın "kamuoyu boşuna meşgul ediliyor" dediği konu da; bir gazetecinin, bir kamu görevlisi tarafından telefonla ve sözle tehditinden başka bir şey değildir. Kaldı ki; İGC Başkanı Tolga ile yaptığı telefon konuşmasında; Tolga'nın suç duyurusunda bulunması durumunda açıklama yapacağını söylemiş ama "bu şartlı desteğini de" suç duyurusu yapıldığı halde yine geri çekmiştir.
Bu olay küçültülmeye, iki kişi arasındaki bir anlaşmazlığa bağlanmaya çalışılıyor her nedense!! Sayın Başkan tarafından. Bu olay, kesinlikle ve kesinlikle ne iki kişi arasındaki bir mevzu ne de Gazeteciler Cemiyeti iç sorunudur. "Cemiyetin üyelerine karşı sorumluyum" diyen Başkan, bu sorumluluğunu yerine getirmemiş, en baştan bu yana tek taraflı ve yanlı davranmıştır. "İnanmıyorum" demiş de, böyle bir olayda kendi "inanma" kriterini referans gösteren Başkan kusura bakmasın ama "samimiyetine" inanmıyorum.
Bir önceki yazımda sormuştum: Aynı durum Tuncay Özkan veya Mustafa Balbay'ın başına gelseydi, yine susar mıydınız diye.. Şimdi aynı soruyu tekrar ediyorum, SUSAR MIYDINIZ?
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.