Suçlu kerpiç evler mi?
Acı ama gerçek bu. Bu ülkede kızların buzağılar kadar değeri yok. "Çünkü buzağı büyüyünce süt verecek, et verecek, para getirecek" diyor küçük kız. Bilmiyor ki bu ülkede onun da etinden, sütünden yararlanılıyor. Evde annesine, tarlada babasına yardım ediyor, belli ki buzağının bakımını o üstlenmiş, üstelik kardeşlerine de bakıyor, üstüne üstlük okula gidiyor, ders çalışıyor. İlkokulu bitirinceye kadar ama! Sonrasında kocaya verilecek. Bu kez gittiği koca evinde hizmet etmeye devam edecek. Ama hep kendisinin "değersiz" olduğunu hissedecek.
Evet, töre yok Elazığ köylerinde, başlık parası da pek yaygın değil ama yoksulluk var, cehalet var, kadere boyun eğmişlik var. Fay hattında olmasına rağmen akıldan uzak yöntemlerle yapılan kerpiç evlerde oturuyor Anadolu insanı.
KERPİCİN ÖZELLİĞİ
Başbakan depremden sonra yaptığı açıklamada "bu bölgenin mimari anlayışı kerpiç yapılanmayı" suçladı ama ölümlerin suçlusu kerpiç evler değil, aklı, bilimi ve teknolojiyi kullanmamak.
Çünkü kerpiç evler akla yani usulüne uygun yapılırsa kolay kolay yıkılmaz. En eski yapı gereci bugünün yöntemleriyle yeniden değerlendiriliyor mimaride. İnternete girin, kerpiç ev yazın, binlerce dosya çıkıyor önünüze. Mimar Cengiz Bektaş'ın bu konudaki makalesini okuyalım mesela.
Okuyunca görüyoruz ki, kerpiç dünyanın bilinen en eski yapı gereci ama aynı zamanda en sağlıklı yapı gereci.
Çünkü:
* Kerpiç, ortamın nemini dengeler. Çoksa alır, azsa verir, nemi insan için en uygun düzeye getirir. Rahat soluk alınır böyle bir odada, rahat uyunur.
* Nem belli yüzdeyi aşmadığı için, o ortamda börtü böcek yaşamaz.
* Kerpiç, havanın kirliliğini alır. Örneğin, sigara içiliyorsa nikotini çeker. Havayı temizler.
Başka özellikleri de var kerpicin. Elde edilirken çok az enerji tüketmesi mesela. Radyoaktivitesinin olmaması, doğayı kirletmemesi, yapı yerinde üretildiği için taşınım giderinin olmaması, ahşabı koruması, içine saman veya diğer malzemeler atıldığında basınca dayanıklı olması vs...
İkinci Dünya Savaşı'nın ardından Almanya'da yapıların yüzde 45'inin kerpiçle yapılması da kerpiç evlerin yoksulluğun veya olanaksızlığın bir sonucu olduğu gerçeğini çürütüyor.
Odatv'de yayınlanan Mümtaz İdil'in yazısında ise arkeolog Aygül ve Mustafa Süel'in açıklamaları yer alıyor. Onlar da kerpiç evlerin usulüne uygun yapılırsa, çok dayanıklı ve ekonomik olduğunu söylüyorlar. Çorum'da yaptıkları kazılarda 3 bin 500 yıl önce yapılmış kerpiç evler bulmuşlar.
"Kerpiç evler ısı kaybını en aza indirmeleriyle bilinirler. Yazın içerinin serinliğini, kışın da sıcaklığını korur. Bu evlerin bir başka özelliği de, çatıyı taşıyan sistemin ahşap olması" diyorlar.
TAŞIYICI SİSTEM
Evlerin günümüze kadar dayanmış olmasını, "Hititler çok sağlam ağaçlar kullanmışlar belli ki... Bu ağaç aksam, olası bir toprak hareketinde mesela, binanın çatıyla birlikte hareket etmesini sağlıyor. Tabanın hemen altında bulduğumuz çakıl taşlarından da anlıyoruz ki, sistem olası bir depreme göre de planlanmış. Eğer bir sallantıya maruz kalırsa bina, bu çakıl taşları üzerinde hareket ederek sarsıntıyı en aza indirgiyor" diye açıklıyorlar.
"Kerpiç duvarlar bir taşıyıcı sistem ile ayakta duruyor. Bizim bulduğumuz kalıntıda, birer metre arayla ahşap sütun boşlukları var. Bunlar çatıyı taşıyorlar. İlginç olan, söz gelimi 50 metrekarelik bir salon söz konusuysa, ona göre hesaplar yapılıyor ve diyelim ki 15 tane ahşap destek konuyor, daha küçük ise 5, daha da büyükse 25 vb. Bunlar taş temel üzerine yerleştiriliyor" diyorlar.
Görüldüğü gibi sorun aklı ve bilgiyi kullanmamakta. Aklın olmadığı yerde kızlar okutulmaz, meslek sahibi olmaları, çalışmaları, para kazanmaları engellenir, bu kısır döngü devam edip gider...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.