Denizlili Tuncer'in çığlığı
Gençlerin çığlığı: 81 ilden seçilen temsilcilerden oluşturulan, "7. Türkiye Öğrenci Meclisi"nin Ankara'da yapılan toplantısında gençler çok etkileyici konuşmalar yapmış.
En ilgi çeken konuşmayı Denizli temsilcisi Tuncer Tokmak yapmış. Neler demiş okuyalım hep birlikte:
. Bize önce insani eğitim verin, kültür verin.
. Ya internetteyiz, ya sokaktayız.
. Bunalımdayız, kendimizi mutlu hissedemiyoruz.
. Sadece tüketimle mutlu oluyoruz.
. Yazın koyunların peşinde ya da tarımdayız, mevsimlik işçiyiz.
. Okumak bir lüks gibi görünüyor.
. Kız öğrencilerimiz pansiyonlu okullara dahi aile baskısıyla gönderilemiyor.
. Türkiye'nin her karış toprağındaki tüm çocuklar için eğitimde fırsat eşitliği istiyoruz..
. Bugün dershanelerin yaptığı eğitim değil, ticarettir.
FIRSAT EŞİTSİZLİĞİ
Türkiye'deki birçok gencin sesini dile getirmiş Tuncer Tokmak. Zaten bu amaç için gitmiş Meclis'e. Karşısında oturan ve onu dinleyen Milli Eğitim Bakanı, Meclis Başkanı ve diğer vekillere seslenmiş.
Diğer gençler de kendi yörelerinin sorunlarını dile getirmiş. Mardin temsilcisi Hüseyin Akyıldız, suça itilen çocukların cezaevinden çıkarılmasını isterken, Kocaeli temsilcisi yabancı dil eğitime önem verilmesi gerektiğinden söz etmiş. Ama fırsat eşitsizliği de bence de Türkiye'nin en önemli sorunlarından biri. Hep söylüyorum, bizim zamanımızda da vardı fırsat eşitsizliği, İstanbul, İzmir ile Doğu kentleri arasında uçurumlar vardı ama şimdiki gibi keskin çizgiler yoktu. Zengini, fakiri aynı okula gider, aynı sınıfta okurduk. Sınıf arkadaşlarımız arasında memur çocukları da vardı, doktor, fabrikatör, siyasetçi, simitçi çocuğu da. Ama şimdi parası olanlar kolejlerde, olmayanlar düz liselerde okuyor. Üniversiteye kimlerin girdiği malum. Dershanelere de parası olanlar gidiyor. Bu sistemin acilen değişmesi, Tuncer'in dediği gibi ticaret yapan dershanelerin kaldırılması şart.
Bir kadının haykırışı
Yüreğimi burkan bir haber de töre ya da kan davası nedeniyle ortada kalan bir kadının feryadı. Bu genç kadın Urfalı ve 31 yaşında. Ağabeyi ile kayınpederi arasında kava çıkınca ailesi, dört çocuğunu bırakıp baba evine dönmesini istiyor. Çocukların en büyüğü 15, en küçüğü 3,5 yaşında. Olacak iş mi bu? Niye bıraksın kadın çocuklarını sırf ailesi istesin diye?Ayrıca aile niye böyle bir tercih yapmasını ister kadının? O çocuklar kadının çocukları değil mi? kocayla, kocanın ailesiyle bir sorun çıktı diye o çocuklar o aileye mi bırakılır? Çocuklar babaların mı? Çocuklar hem annelerin hem babalarındır ama daha çok annelerindir. Babaların çocuklarla nasıl ilgilendiğini biliriz. O çocuklar baba evinde kalınca ne olacak? Hor görülmeyecekler mi, itilip kakılmayacaklar mı? Anne gibi kim sahip çıkar çocuklara?
KORUNMA İSTİYOR
Anne de bırakmıyor çocuklarını. Bunun üzerine babası, evet öz babası öldürmekle tehdit ediyor. O da çareyi çocuklarıyla birlikte kaçmakta buluyor. Tam beş yıldır sokaklarda, orda burada yaşıyor, ailesinden kaçıyor ve sonunda çareyi başbakanın eşi Emine Erdoğan'a mektup yazmakta buluyor.
O da Kadından sorumlu bakan Aliye Kavaf'ı devreye sokuyor. O da iki uzmanı görevlendiriyor. Bu iki uzman ne öneriyor kadına dersiniz? Çocukları esirgeme kurumuna verelim, seni de sığınma evine! Bu öneri bile bu bakanlığın iflas ettiğini gösterir. Zaten bakanlık işini yapsa o kadın Emine Erdoğan'a değil, bakanın kendisine ulaşırdı. Muhtemelen ulaştı ama bu öneriyi getirenler çığlığını dikkate almadı. Habere göre kadına ve çocuklarına aynı ve nakdi yardım yapılmasına karar verilmiş. Sorunu yine kavramamış bakanlık yetkilileri ama umarım koruma altına almayı da akıl etmişlerdir. Çünkü o kadının ve çocuklarının hayatı tehlikede.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.