Kadınlar siyasette neden yok?
Kadınların temsil hakkına ilişkin ilk düzenleme 3 Nisan 1930 tarihli "Belediyeler Kanunu" ile yapılmış ve kadınlara yerel seçimlere katılma hakkı sağlanmıştı. Bu önemli atılım, o dönemde daha kapsamlı bir devrimin ilk aşaması olarak değerlendirilmişti.
SEVİNÇ YARATTI
Bu devrim 5 Aralık 1934'te gerçekleşti. Anayasa'nın 10. ve 11. maddelerinde yapılan bir düzenlemeyle 22 yaşını bitiren her Türk kadınına seçme ve 30 yaşını bitiren her kadına milletvekili seçilme hakkı verildi.
Bütün yurtta sevinç yaratan bu karar, Türk Kadınlar Birliği'nin 7 Aralık 1934 günü Beyazıt Meydanı'nda düzenlediği büyük bir mitingle kutlandı.
ÖNLERDEN GERİYE
Kadınlar oy verme haklarını ilk kez 1935 seçimlerinde kullandılar. Ve Meclis'e girdiler. O tarihte dünyada kadınların yasal olarak milletvekili seçme ve seçilme hakkına sahip olduğu ülke sayısı 28, bu hakkın kullanıldığı ülke sayısı 17 idi.
KADIN MESELESİ
Bugüne bakarsak seçme hakkımızı kullanıyoruz ama seçilemiyoruz. Çünkü milletvekili adayı olamıyoruz. Seçilme hakkımız parti başkanlarının iki dudağının arasında. Kadınlar neden siyasette yoklar?
Bu soruya Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölüm Başkanı ve Kadın Araştırmaları Merkezi (KASAUM) Müdürü Prof. Dr. Serpil Sancar şu yanıtı veriyor:
* Bu konuda doğru bir değerlendirme yapabilmek için, Türkiye'nin son yüzyılı içinde kadın hareketi ve onun içindeki feminist hareketin izlediği rotaya, devletin feminist duyarlılık konusunda aldığı tavra ve ulusal düzeydeki ülke siyasetinin buna ne kadar izin verdiğine bakmamız gerekiyor.
* Örneğin kadın hareketinin gündeme getirdiği iki önemli meseleden "Kadına yönelik şiddetin engellenmesi" meşrulaşırken, "Kadınların siyasal kararlara eşit katılımı" konusunun neden gündem dışına itildiğini irdelememiz lazım.
Bu konu önemli.
Diyor ki Serpil Sancar:
* Önce kadına yönelik şiddet konusunda başarılı olunmasının sebeplerine bakalım. Birinci neden bu talebin aynı zamanda muhafazakar kesimin talebiyle, yani ailenin güçlendirilmesi ve korunması politikalarıyla çakışması. Bir başka kesim için ise modernleştirme sorunu olarak görülmesi. Konuya Doğu'nun ehlileştirilmesi, Kürt sorununun çözümü olarak da bakılınca, az gelişmişliğin aşılması problemi olarak yaklaşıldı.
* Yani cinsiyet temelli bir sorun olarak tanımlanmadan çok başka siyasal meselelerin içine eklemlendirildi. Böyle baktığımızda kadına yönelik şiddetin, aile şiddeti meselesi olarak adlandırıldığını, kollarının bacaklarının kesilerek daha mazbut, kentli, orta sınıf beyaz erkeği dışarıda bıraktığını ve politik bir içerikle hafifçe renklendirilerek kolaylıkla benimsenebildiğini görüyoruz. Aynı şey kadınların siyasete katılımı konusunda yapılamadığı için yani feminist hareket bu siyaseti başka tür siyasi hareketle eklemleyemeyince, sorun tek başına, steril bir biçimde kaldı ve görünmez bir cam duvara tosladı.
İsterseniz bu konuya yarın yine devam edelim...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.