Salı günü başladığımız "Kuşakları ve birbirimizi anlamak" yazısına devam. O yazıda sessiz kuşak, baby boomer ve x kuşağından söz etmiştik. Bugün sıra yeni Türkiye'yi oluşturan y kuşağında. 1980 ve 2000 yılları arasında doğanları kapsıyor bu kuşak. Onlar büyürken Körfez savaşı yaşandı, küresel ısınma gündemdeydi, internet yaşama girdi, aynı şekilde iPod ve play station. Türkiye'de refah ve kriz dönemleri iç içe geçti. Bu kuşağın özelliği yaratıcı olması.
Bu bilgileri, kuşaklar ekseninde iç ve dış müşteri davranışları ve işveren markalaşma konularında bireysel ve yaşam koçluğu yapan Evrim Uran'dan öğrendim. Biz kendisini Gezi olaylarını başlatan gençlerin kim olduğunu öğrenmek isterken keşfettik. Oysa o yıllardır şirketlere, kurumlara y kuşağını anlatmak için çalışıyor ve bu işi kendine kariyer edinmiş.
APOLİTİK DEĞİLLER
"Y kuşağını anlatırken üzerinde anlaşmaya varamadığımız tek konu bu kuşağın apolitik olup olmadığı konusuydu" diyor. Evrim Kuran sanılanın aksine bu gençlerin politik olmadığını, bir gecede her şeyi değiştirebilecek potansiyele sahip olduğunu anlatmaya çalışmış. "Beni doğruladıkları için kendilerine teşekkür ederim" diyor. Zaten olaylar patlak verince pek ok kişi kendisini aramış ve "Bu işe bir tek sen şaşırmamışsındır" demiş.
Aslına bakarsanız ben de bu gençlerin apolitik olduğunu düşünen, şımarık, tembel, ne istediğini bilmeyen, tatminsiz gençler olduğunu söyleyenlerdendim. Sahi öyle değiller mi? Evrim Kuran'ın yanıtı çok net:
"Ne istediklerini biliyorlar ama desteğe ihtiyaçları var. Liderlik ihtiyaçları var. Bir işe girdiklerinde evdeki anne ve babaları gibi baştaki kişilerin kendilerini yönlendirmesini bekliyorlar. Ama bizim şirketlerimizde yöneticiler operasyonel işleri yapmaktan liderlik yapmaya fırsat bulamıyorlar. Bu çocuklar yaratıcı ama kendilerini ama motive edemiyorlar, liderlik ihtiyaçları var."
Evrim'le konuşurken henüz ikinci Gezi parkı müdahalesi yaşanmamıştı ama yaşanacağına dair endişeler had safhadaydı. Çünkü bir gün önce Başbakan çok sert konuşmuştu. Ama Evrim bir söz ve davranışla eylemin biteceğini düşünüyordu.
"Çünkü bu gençler, 'beni gör ve benimle iletişim kur' diyorlar. Eleştiriye tahammülleri yok ama tepkileri farklı. Geri bildirim alma konusunda iyiler. Mesela benim jenerasyonum (x Kuşağı) daha kapalıdır, çünkü biz mükemmeliyetçiyiz. Bunlar ise geri bildirimi şöyle algılıyor; 'benimle ilgilendi, beni gördü.' O nedenle ilgilenilmek istiyorlar. Çok yukarıdan bakana alerjileri var."
ÖNCE KEYİF
Kimse küçümsenmeyi sevmiyor. Ama bu gençler tolore edemiyor. Örneğin bizler ne kadar asi olsak da büyüklerimiz karşısında yeri geldiğinde boyun eğdik. İdeallerimiz uğruna, işi öğrenmek, meslek sahibi olmak adına bedava çalışmaya razı olduk.
"Bu gençlerse keyif almadıkları işte çalışmaya razı değiller." diyor Evrim. Her konuda olduğu gibi tanımlarımız, dillerimiz farklı. Onlar için ideal yaşam keyif aldıkları yaşam. "Ne yaptığından, nereye gittiğinden öte bu süreci nasıl yaşadıklarına bakıyorlar. Farkındaysanız parktaki direniş ve yaşamlarında da keyif ve eğlence var. Mizah anlayışları ortada, 'Diren iPhone şarjı' diye yazıyorlar."
O yüzden de keyif almadıkları işte çalışmıyorlar. Evde oturup, bilgisayar başında vakit geçirmeyi tercih ediyorlar.
Fotoğraf bu. Ben kendi adıma çok şey öğrendim bu süreçten. Öğrendiklerimi de yeri geldiğinde aylaşacağım bu köşede. Ama yaşanlarla bu gençleri daha iyi anlamaya başladım. Başlamam da lazım. Sürekli şikayet şikayet nereye kadar. Onlara muhtacız, yola onlarla devam edeceğiz zira.