Eskiden araba kullanmak özgürlüktü benim için. Arabasız bir yere adım atmaz, araba kullanmaktan büyük keyif alırdım. Ama artık bir işkenceye dönüştü İstanbul trafiğinde direksiyon koltuğuna oturmak. Haliyle sokaktaki okurla yan yana, diz dize, yüz yüzeyiz. Şimdi yakından gözleme ve konuşma imkanına sahip oluyoruz. Eskiden olduğu gibi kitap okuyanlar var tek tük. Okuyanların çoğu da kadın. Vapur dışında gazete okuyanlar pek yok. Otobüsler uygun değil bu işe. Ama telefonla konuşmak veya telefonda oyun oynamak veya mesajlaşmak veya tweetleşmek çok yaygın. İnsanı en çok çileden çıkaran yüksek sesle telefonla konuşanlar. Burada kadınların günahını almayalım, erkeklerin eline kimse su dökemez.
Başta otobüs şoförleri. Haksız da değiller bir bakıma. Bütün gün direksiyon başındalar. Hem en sakin insanı bile çileden çıkaran trafikle boğuşuyorlar hem sürekli soru soran yolcularla. Binen iki kişiden biri mutlaka soruyor "şuradan geçiyor musunuz?" diye. Bir cevap ver, iki cevap ver, sonunda sabır taşı olan çatlar. Sonu yok çünkü soruların.
OTOBÜS ŞOFÖRLERİ
Ayrıca direksiyon başı onların işyeri. Yolcular otobüsten inip işyerlerine veya evlerine gidiyorlar. Onlar mesai saati boyunca oradalar. İşleri var haletmeleri gereken. Onlar da telefonla konuşarak hallediyorlar telefon parasının, kiranın yatıp yatmadığını, memleketten erzağın gelip gelmediğini, akrabaların veya evdekilerin ne yapıp yapmadığını. Dedikodu da olacak tabii. Sadece kadınlar mı dedikodu yapar. İnsanoğlunun en sevdiği şeylerden biri dedikodu, kadın-erkek ayrımı yok bu konuda. Dolayısıyla şoförlerin telefonla konuşmasını anlayışla karşılayacağım ama hiç olmazsa yetkililer onlara birer kulaklık hediye etse. Böylece iki elleri boş kalır ve bizim can güvenliğimizi tehlikeye atmamış olurlar. Hadi onlar neyse de elinden telefonu hiç düşürmeyenler. Bütün yol boyu incir çekirdeğini doldurmayacak konuları büyüterek, "Ben onu dedim, o bunu dedi, öteki şöyle dedi" diye olan biteni en ince ayrıntısına kadar anlatanlar. Hayır, böyle ayrıntılara girince meselenin özü de kaçıyor, ister istemez kulak misafiri olduğunuz konu neydi unutuyor ve müdahale etmemek için kendinizi zor tutuyorsunuz.
TELEFONLA KONUŞMAK
Kimileri bu işin erbabı olmuş, fısır fısır konuşuyorlar, ser verip sır vermiyorlar yani, kimileri de en büyük harflerle konuşuyor. Bütün otobüs eltisiyle birlikte kime gittiklerini, hastanede kimin yattığını, gelinin ne dediğini öğreniyor. Veya kimin kime borcu olduğunu, neden ödeme yapmadığını vs...
Sadece kulakları ağır işiten yaşlıların günahını almayalım, bağıra çağıra konuşanlar her kesimden. Genci de var, yaşlısı da... Genç dedim de geçenlerde iki lise öğrencisinin karşısına oturdum. İki sevgili diyelim. İkisini elinde de cep telefonu. Birbirlerin elinden telefonu almaya çalışıyorlar. Nedeni gelen mesajları görmek. Erkek, "Gösterme akşam şifreni kırar girerim ve görürüm hepsini" diyor. Kızın tepkisi "Ölümü gör!" oluyor. Yol boyunca sürekli itiş-kakış halindeler. Dayanamayıp karışıyorum tabii, "Ne olacak okuyunca! Niye birbirinizin her şeyini öğrenmek istiyorsunuz. Güven duyun yeter."
"Iııh!" diyorlar. İlla her şeyi bilecekler. Birbirlerinin özeline girecekler. Birbirlerinin hayatlarına müdahale edecekler. Daha flört ederken. Evlenince neler olacak kim bilir!