İstanbul izlenimleri
İstanbul programımız kapsamında yine toplumun çeşitli kesimleriyle görüşmeler yapmaya devam ettik. Güzel ülkemizin güzel insanlarıyla sohbet etmek onları dinlemek görüşlerini ve önerilerini gazetemiz aracılığıyla kamuoyuna duyurmak gazetecilik mesleğinin en güzel yönlerinden biri.
BERBER GÖKHAN: BİZ DE YIPRANMA HAKKI İSTİYORUZ
İstanbul'da bir berber dükkanına uğradım. Berber esnafımız Gökhan bey ile sohbet ettim. Berberler olarak en önemli isteklerinin emeklilikte yıpranma hakkı olduğunu dile getirdi. Gökhan bey, öncelikle son çıkan yasada berberlerin hafta sonu tatil yapmasının kendileri için çok güzel bir haber olduğunu söyledi. Haftanın her günü geç saatlere kadar çalışan esnaf grubu olarak, kendilerine ve ailelerine zaman ayırmanın çok iyi geldiğini belirtti. En güzel haberin ise vergiden muaf olmaları konusu olduğunu ifade etti. Berber Gökhan bey, "Devletimize şükranlarımı sunuyorum. Başkan Erdoğan'dan bir ricamız var. Bizler çok uzun süre mesai yapmaktayız. Zaten ortalama 45-50 yaşımıza kadar çalışma imkanımız var. Ondan sonra görme, ayakta duramama gibi sorunlarımız başlıyor. Beklentimiz sağlıklı bir emeklilik hayatı... Madenciler gibi yıpranma hakkı istiyoruz" dedi. Gökhan beyin anlattığına göre berberlik de zor işmiş..
'HASTANELER LÜKS OTEL GİBİ'
İstanbul'da, Eyüp Sultan'da bir kafede çay içip dinlenelim dedik... O sırada kahvede bulunan Mustafa Kaler bey ve Ahmet amcaya hal hatır sordum. 'Nasılsınız?..' "Oğlum anjiyo oldum ama şimdi çok şükür iyiyim" dedi. "Amca hastaneler nasıl?" deyince de şu cevabı verdi: "Bundan 20 sene önce muayene olmayı bırak, insanlar hastane kapılarında kuyruk oluyordu. Şimdi ise lüks otel gibi bir ortama gidip hem muayenemizi oluyoruz hem de kapımıza kadar hizmet getiriyorlar. Bu sistemi getiren hükümetimizden Allah razı olsun. Minnettarız" dedi. O ara Mustafa Kaler, "Şenol bey bir şey daha var. Her yer işçi arıyor, biz gençlere iş beğendiremiyoruz. Benim oğlum bile hafta sonu iki gün tatil olsun diye iş bakıyor. Türkiye'de iş sorunu yok, iş beğenmeme sorunu var" diyerek, düşüncesini ifade etti.
SAĞLIKLI ET KASAPTAN ALINIR
Ülkemizde halen mahalle aralarında kasap kültürünü yaşatan esnafımızı görmek çok güzel... Bakkal, kasap, terzi, manav gibi mahalle esnafının ayakta kalması çok önemli. İstanbul'da 1962 yılında kurulan ve günümüzde üçüncü kuşak olarak işe devam eden kasap Murat Kocaoğlu'nu ziyaret ettik. 'Mahalle kasabı' olarak bu kültürü yaşatmaya çalıştıklarını söyledi. Kasap Kocaoğlu, "Ülkemizde et sınıflandırması yok. Örneğin kasaplar dana eti satarlar. Zincir marketler ise genelde sığır etini dana eti diye satıyor. İstanbul kasapları olarak bizim 'sağlıklı et kasaptan alınır' diye bir sloganımız var. Evet bizler Afyon ve Balıkesir eti satmaktayız. Müşterilerimiz bizden kıyma alırken yapacakları yemekleri söyler. Mesela köfte yapacaklarsa dana döş ve biraz kuzu boşluklu kıyma çekeriz ve çok beğenilir" diye konuştu.
ZEYTİNBURNU KÜLTÜR VE SANAT MERKEZİ OLDU
Genç yaşta Turizm Bakanlığı bünyesinde önemli görevler üstlenen ve Bakan Yardımcılığı yapan başarılı bürokrat Ömer Arısoy, 3 yılı aşkın bir süredir Zeytinburnu Belediye Başkanlığı görevini başarıyla yürütüyor. Arısoy, Zeytinburnu'nu bir kültür ve sanat merkezi haline dönüştürmeyi başardı. Kazlıçeşme Sanat Merkezi ve Kazlıçeşme Sanat Kütüphanesi bu faaliyetlere ev sahipliği yapıyor. İlçedeki tesislerde düşünce dünyamızın önemli isimleri için sempozyumlar yapılıyor. Başkan Arısoy, "Zeytinburnu Kültür Sanat Merkezi'nde üstat Sezai Karakoç'u 1. sene-i devriyesinde bir sempozyumla yad ediyoruz. Bilindiği üzere kültür ve düşünce dünyamızın kıymetli isimleri için sempozyumlar yaptık ve yayınladık. Mehmet Akif, Necip Fazıl, Cemil Meriç, Tarık Buğra en son Ahmet Hamdi Tanpınar ve burada sayamadığım kitaplarla Sezai Karakoç'la ilgili de sempozyumumuz kitaplaşacak. Konuşmalarıyla, yazılarıyla düşünceleriyle sempozyuma katkı sağlayan kültür sanat dünyamızın değerli isimlerine, hocalarına teşekkür ediyorum" diyor. Başkan Arısoy'un başarılarının devamını diliyoruz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.