Borsa’dan yeni rekorlar
Hiç kuşkusuz ekonominin barometresi borsadır. Çünkü insanlar sizin şirketlerinize ülkenize güvenerek paralarını yatırmaktadır.
Bu uluslararası yatırımcılar, yabancı yatırımcılarsa daha da önem taşımaktadır.
Hiç kimse özellikle yabancı yatırımcılar gelecek görmediği kazanamayacağı ülkeye, şirkete parasını yatırmaz. Borsa'daki şirketlerin piyasa değeri 191 milyar dolara çıktı. 7 ayda şirketlerin piyasa değeri dolar bazında yüzde 44 arttı. Borsadaki yükselişte emeklilik şirketlerinin alımlarının etkili olduğu görülüyor. Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), geçtiğimiz mayıs ayında aldığı kararla emeklilik sistemi altındaki standart ve likit fonların içeriklerini yeniden düzenledi. Buna göre standart fonların portföylerinin en az yüzde 10'u hisse senetlerine, para piyasası fonlarının da en az yüzde 25'i devlet tahvillerine ayrıldı.
Borsa'da iki rekor birden yaşandı. Borsa İstanbul'da, pay vadeli işlem sözleşmelerinde ve swap piyasasında rekor işlem hacmi gerçekleşti. Borsa İstanbul yılın zirve seviyesine tırmandı.
MAKRO VERİLERDE DÜZELME
Makro verilerde gözlenen düzelme eğiliminin yanı sıra faizlerdeki düşüş de hisse senetlerine olan talebi artırdı. Gösterge faiz yüzde 26 seviyesinden gerilemeye başladı.
13 Mayıs'ta yüzde 26,9 olan gösterge faiz 13 Aralık itibari ile yüzde 11,08'e geriledi.
Gösterge faizin 11,75 seviyesinin altına kayması önemli. Faizlerde bu seviyelerde başlayan düşüş hareketi alternatif enstrümanlara yönelimi de artırdı.
Ama tüm bu olumlu verilere rağmen piyasada likidite sıkıntısı yaşanıyor. Oysa piyasalarda canlılığın sağlanması tekerleğin dönmesi gerekiyor. Üretimin arkasında talep vardır. Talep olacak ki üretim gerçekleşsin.
Talebin göstergesi de milli gelirin nasıl harcandığı, harcamaların dağılımıdır.
Türkiye'nin yüksek kaliteli büyümeyi gerçekleştirmesi gerekmektedir. Dünyada önümüzdeki 20 yılda 'yüksek kaliteli büyüme' önem kazanacaktır.
BÜYÜME İÇİN 3 ŞART
Önümüzdeki dönemde yüksek kaliteli ekonomik büyümeye odaklanılması gerekmektedir.
Doğru büyüme şu üç adımla olur: İstihdam büyümesi, tüm işgücü için ücret büyümesi, sağlık ve eğitime doğru yatırımda bulunmaktır. Türkiye son dönemde kredi ve inşaata dayalı modelle tüketimle büyümüştür. Kaliteli olmayan büyüme bir anda sürpriz yaparak zikzak çizmekte ve küçülmeye dönmektedir.
Türkiye'nin sorunu üretmemesi ya da üretmeden tüketmesi değildir. Türkiye'nin bu konudaki birinci sorunu; ürettiği malların içinde ithal girdilerin büyük yer tutmasıdır. İkinci sorun; Türkiye'nin üretiminin düşük teknolojili, markasız ürünlerde yoğunlaşmasıdır. Bu sorunu çözebilmenin en kestirme yolu katma değeri yüksek ürünler üretmek, bilime yönelmek ve ARGE yatırımlarına ağırlık vererek üretimin niteliğini yükseltmektir. Daha çok üretmek için daha iyi teknolojiye ihtiyacınız vardır.
Daha iyi teknolojiyi elde etmenin etkili bir yolu da yabancı yatırımları, özellikle de ortak girişimleri ülkeye çekebilmektir. Türkiye ekonomisi bölgesinin yıldızı olmak istiyorsa sürdürebilir, kalıcı, kaliteli büyümeyi sağlamak için yapısal reformları yapmak zorundadır.
SON SÖZ; Türkiye'nin orta gelir seviyesini aşması için Ar-Ge ve inovasyona önem verilmelidir. Katma değeri yüksek markalı ürünler üretip, patentler alıp ihraç etmelidir.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.