Tarım ve özelleştirme
Korona salgını aslında bize birçok şey öğretti. Hayatta nelerin önemli olduğunu, en başta da sağlığımızı korumanın her şeyden daha değerli olduğunu...
Bilim ve teknolojinin önemini, modern tıbbın vazgeçilmezliğini, tarım ve gıdanın önemini daha da artırdı. Korona virüsün (KOVID-19) etkilerinden birisi de özellikle gıda ürünlerindeki tüketim alışkanlıklarını değiştirmesi oldu.
Türkiye, özellikle Anadolu tarih boyunca çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapmış bir coğrafyadır. İklimi, biyoçeşitliliği, tarım alanları, ürün deseni ile büyük zenginliğe sahip olan Türkiye, hem kendi ihtiyacını üretebilir hem de başka ülkeleri besleyebilir. Türkiye bu süreçte, sahip olduğu tarımsal potansiyeli üretim odaklı politikalarla değerlendirebilirse yeni tarım düzeninde Türkiye avantajlı ülkelerden birisi olacaktır. Bunun için tarımsal girdilerin temininde, tarımsal desteklemelerde, araştırma, geliştirme, teknoloji kullanımında üretimi ve çiftçiyi destekleyici politikalar uygulanması gerekir.
Tarım sektörünün doğal koşullara bağlı olması, risk ve belirsizlik faktörlerini güçlendirmektedir. Ayrıca, tarımın arz ve talep esnekliğinin katı olması ve üretim periyodunun diğer sektörlere göre uzunluğu, tarımsal desteklemeleri ve tarıma dayalı sanayilere yönelişi gündeme getirmektedir.
2006 tarihli Tarım Kanunu'nun, "tarımsal desteklemelerin finansmanı" başlıklı 21. maddesinde "Tarımsal destekleme programlarının finansmanı, bütçe kaynaklarından ve dış kaynaklardan sağlanır. Bütçeden ayrılacak kaynak, gayrisafi millî hasılanın yüzde birinden az olamaz" ifadesine yer verilmektedir.
Dünyada tarım ve hayvancılıkta da bir modernleşme ve dönüşüm söz konusudur.
Tarım sektörü günümüzde artık yeni teknoloji ile ve çağdaş ekonomik normlarla geliştirilen bir dünya gerçeğidir.
Bu nedenle tarım sektörünün hızlı transformasyonu için ülkemizde de toprağın değerlendirilmesi ve yeni teknoloji kullanımı kaçınılmazdır.
MİLLİ EKONOMİNİN TEMELİ
Özelleştirme, devletin ekonomideki rolünü azaltmak ve özel sektörün dinamizminden yararlanarak kaynak kullanımında etkinliği arttırmak için bir politika aracı olarak görülmektedir.
Tütün ekicisi bir ailenin çocuğu olarak bu işin uzmanlık eğitimi alarak 17 yıl kamu ve özel sektörde görevim gereği ülkemizin bütün bölgelerini dolaştım.
Türkiye'nin tarım politikalarını ve özelleştirme sürecini yaşamış birisi olarak sürecin sonuçlarını yakından takip ettim.
Bu pandemi sürecinde milli bir politikaların, Cumhuriyet döneminden itibaren yapılan sağlık yatırımlarının ne kadar önemli olduğu ortaya çıkmıştır. Türkiye bu süreci bütün dünya ülkelerinden farklı hızlı bir şekilde yönetmiştir.
Kamuoyunda yapılan algı operasyonları sonucunda bizlere özelleştirmelerin çözüm olacağı devletin üretimden çekilmesi gerektiğini kontrol ve denetleme bile yapmaması gerektiği öğretildi. Bu politikalar sonucunda devletimizin milli kurumları bir bir elden çıkarılmıştır.
Özelleştirmenin ekonomik, mali ve toplumsal-siyasal olmak amaçları bulunmaktadır.
Ancak bu amaçlar genellikle teoride kalmıştır. Özelleştirme uygulamaları sonucu gerek başka ülkelerde gerekse ülkemizde bu amaçların önemli bir kısmının gerçekleşmediği görülmektedir.
Günümüzde dünya ekonomilerine bakıldığı zaman; gelişmiş ekonomilerde özelleştirme uygulamaları durulurken, son zamanlarda gelişmekte olan ekonomilerde önemli oranda özelleştirme yapılmıştır.
Son söz; "Milli ekonominin temeli tarımdır. " Mustafa Kemal Atatürk
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.