İzlediklerimiz bir film değil. Yaşananlar kimseden uzak değil. F.Bahçe otobüsüne yapılan saldırıyı "Çok şükür daha beteri olmadı" diye geçiştirmek mümkün değil. Kayahan'ın şarkılarındaki gibi. "Hep karanlık, hep karanlık. Yeter artık yeter"
Polis kalkanı altında soyunma odasına girmek gelenektir bu coğrafyada. Sahaya atılması için stat önünde ucuz cep telefonu bile satılır. Döneri seven döner bıçağını da yanında taşır. Nasıl sahaya sokulmuştur aklın almaz. "Bozuk parayla futbolcu avlama" kursu var mıdır bilinmez ama yüzde yüz başarı hakimdir. Alından, enseden, sırttan vurulur hedefler. Taş, sopa, sustalı; çanta gibi, anahtarlık gibi aksesuarlardır. Hiçbiri yoksa su atılır. Serinletmek için değil gebertmek için. Sahadakinin yerde nasıl kıvrandığını izlemek için.
Statlara ölmeye gidilir. Orası bilmemnedir, ordan çıkış yoktur.
Soyunma odaları basılır, tel üstünden atlanır, sahadaki oyuncuya havada tekme sallanır. Yılda birkaç yüz kez geleneksel olarak misafir takımın otobüslerine taş atılır. Camlar çatlatılır, yollar kesilir. Bakılır ki camlar sağlam, farklı yollar denenir. Yani işte bu noktaya gelinir.
İzlediklerimiz bir film değil. Yaşananlar kimseden uzak değil. F.Bahçe otobüsüne yapılan saldırıyı "Çok şükür daha beteri olmadı" diye geçiştirmek mümkün değil. Bildiğin bir suikast var ortada. Cana kast var. O andan itibaren ise haftanın geri kalanının pek anlamı yok. Bakın ne diyor Pierre Van Hooijdonk:
"2004'te de otobüse tuğlalar ile saldırmışlardı. Şoför ve Serkan yaralanmıştı. Kariyerimin en korkunç tecrübesiydi. Neredeyse otobüs ile kaza yapacaktık. Bunları yapanlar aynı insanlar mı?" Aynı zihniyetteki insanlar diyelim Hooijdonk. Üç puanı ölüme denk tutanlar. Şampiyonluğu bıçaklamakla eşitleyenler. Gerilimden beslenip, geleceği deşenler.
Saha kapatma cezası, tribün kapatma cezası yetmiyor son tahlilde. Gerilimi körükleyenler de ağzını kapatmalı. Bu sayfada daha önce iki kere atmıştım o başlığı. Yine atmak istemedim ama "Kapatalım kepenkleri"ydi o başlık. Çünkü ligi kapatma cezasına gidiyor iş. O iki yazı şöyle bitmişti: "Her defasında "Daha beteri olmaz herhalde" deyip şu güzel oyunu izlemeye devam ediyoruz. Ancak öyle şeyler oluyor ki gün be gün olan bitenden daha da soğuyoruz. Yazık... Çok yazık...
6-5'i, 4-2'yi, 1-5'i, 1-6'yı, 2-3'ü yazmak da vardı elbet. Fakat tüm bu rakamları topladığında ortaya sıfır çıkıyorsa pek önemi yok meselenin. Çünkü bir adım ilerleyemiyoruz hiç. Sıfırdan ötesini göremiyoruz. Büyük Usta Kayahan'ın o şarkısına benzer bir şekilde sahalarda ışıksız kalıyoruz. Ve ışık için bir türlü o perdeyi aralayamıyoruz. Dolayısıyla peşinden diğer bir şarkısı geliyor aklımıza. "Hep karanlık, hep karanlık... Yeter artık yeter. Bir avuç kar beyazı/Bir adım yol bana..." Futbolda da yolu sevgiden geçenlerin birbirleriyle kavuşması dileklerimle...