G.Saray, hakkında ne kadar olumlu cümle kurarsanız kurun yaptıkları ile mutlaka bir o kadar da tersi düşüncelere sebebiyet veren bir takım. Yani tam anlamıyla pozitif bir görüntü nakletmeniz hayli güç.
Dünkü maçın içinde de bu ve bunun benzeri birçok mesele var. Mesela ilk yarının ilk 17 dakikasında pozisyon bulan istekli bir takım gördük. Ancak bu bölümün içinde anlam veremediğimiz bazı detaylar var. 6. dakikada Olcan'ın, 14. dakikada Selçuk'un, 17. dakikada da Denayer'in defansın ardına attığı uzun mesafeli topları sarı-kırmızılı takım adına artı bir çaba olarak not düşsek de bu atılan topların kaleyi bulmamasının sebebi açık. Birinde Yasin, diğer ikisinde de Sabri'nin pozisyonun içinde olmaları "İyi de bu toplara koşması gereken Podolski ve Umut nerede?" sorusunu akla getiriyor. Hal böyle olunca net gol pozisyonları kötü vuruşlar ile etkisiz hale getiriliyor. Tam tersine Bursaspor'un Sivok ile bulduğu golde de benzer bir pozisyon karmaşası var. Son çizgiye inip Batalla'yı engellemeye çalışan ismin Umut Bulut, kafayı vuran Sivok'u takip edenin de Sabri olması sanırım bu karmaşayı anlatıyor.
Bununla birlikte defans ve hücum kurgusunun diğer maçlarda olduğu gibi ısrarla bir kez daha değiştirilmesini de anlamak mümkün değil. Biliyorum bu yazdıklarıma fazlasıyla aşina herkes. Çünkü bu sezon sıklıkla gördüğümüz durumlar bunlar. Bunun üstüne bazı oyuncuların klasikleşmiş çabaları da eklenince ortaya dünkü sonuç çıkıyor. Yani bu konuda Emre Çolak'ın aceleci oyun anlayışının topa hükmedememesine neden olmasını sayabiliriz. Yine Yasin'in çevresine bakmadan çoğu sefer kaleyi düşünmesi de eklenebilir. Podolski'nin kendisine kızdığı an tam da böylesi bir andı. Denayer'in gayretine rağmen Muslera ile olan uyumsuzluğu da dahil edilebilir belki. G.Saray'ın her türlü olumsuzluğa rağmen yine de son haftalardaki futbol düzeyini tutturduğunu söyleyebiliriz. Ve gol yolları sorunlu bir takımsanız eğer, aldığınız beraberlik bu kadar anlaşılmaz detay arasında en anlaşılabilir sonuç olarak değerlendirilmelidir.