Podolski Bey diyeceksiniz
Aksayan taraftan başlayalım. Yani sağdan. Sadece bu maçlık bir aksama değil üstelik. Sezonları katmalıyız işin içine.
Maçları üst üste koysak, toplamada hata yaparız kesin. Hesap makinesi gerekir. İki haftadır "Tamam, bu kez Cavanda ile başlar herhalde" diyorsunuz, sonra bir bakıyorsunuz orada yine Sabri var. Fakat yine de ilk değişen hep Sabri. "Peki o zaman bu ısrar niye?" diye sorası geliyor insanın.
Veya soralım gerçekten. "Peki bu ısrar niye gerçekten?" Şampiyonluğa oynayan bir takımın sağ beki bu kadar süre alıyorsa, Milli Takım'a da seçilmesi gerekmiyor mu?. Fakat seçilmiyor. Arda ve arkadaşları gibi bir durumu da yok halbuki. Bir de Cavanda'nın bu kadar az maç oynamışlığına rağmen koyduğu katkıya baksanıza.
Üçüncü kez sorayım o zaman. "Peki bu ısrar niye gerçekten?" Işıldayan tarafa bakalım bir de. Yani hücuma.
Bruma'yı izlerken yoruluyor insan. Bir de onu tutanları düşünsenize.
Alıyor, kaçıyor, koşuyor, sağ gösterip sol vuruyor. Pozisyon yokken pozisyon yaratıyor.
Ancak tek kusuru, topla biraz fazla oynuyor. Hani dedik ya daha önceden. Bir top da ona lazım diye.
Aynen öyle. Ve Podolski. Eren Derdiyok ile geçen sezonki hücum derdinin üstesinden gelen Galatasaray, geçtiğimiz haftalarda ışıl ışıl ışıldıyordu fakat tek başına Eren de çoğunluk yetmiyordu. İşte Podolski dün öyle bir döndü ki tribünlerdeki o pankartı hatırlatarak, "Beni de hesaba katın.
Podolski Bey diyeceksiniz" dedi sanki.
Bir de Sigthorsson döndüğünde oradaki rekabet pek fena olacak. Ve sanırım dünkü gibi o tribünler daha da çok dolacak.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.