Bir G.Saray klasiği
"Güçlükler, başarının değerini artıran süslerdir." demiş Moliere. Kuşkusuz bu topraklarda futbol adına bu sözün anlamını en iyi bilenlerden biri de Fatih Terim'dir. Geriye dönüp baktığımızda engebeli yol haritası koleksiyonu ile çoğu kez de olmaz denileni oldurmuştur. Sadece G.Saray'da da değil, Milli Takım'da da defalarca sakatlıklardan çok çekmiş ama görüntü itibariyle de pes etmemiştir. Fakat bu kez olmadı. Haftalar önce, böylesine önemli bir maçta savunmanın Linnes, Lemina, Donk, Saracchi dörtlüsü ile kurulacağını, kalede Okan'ın olacağını ve takımın forvetsiz çıkacağını söyleseler kimse inanmazdı herhalde. Terim onca güçlüğün gölgesinde elindeki en iyi 11'le çıktı sahaya.
Kağıt üstünde ligin en az gol yiyen iki takımının maçıydı ama G.Saray savunması birbirini o kadar tanımıyordu ki rakip kadar kendileri de tehlike yarattılar kalelerinde. Başakşehir o bildiğimiz Başakşehir'di. Önce rakibi yoran kimliklerini yine korudular. Dünkü maça kadar oynadıkları 13 maçın ilk yarısının 0-0 bittiğini belirtelim. Hatta iki de 1-1'leri var. Fakat bu tip ilk yarıda dengeyi seçtikleri maçların ikinci yarılarında da tabelayı değiştirme oranları da çok yüksek değil. Yarı yarıya sayılır.
HEP AYNI GÖRÜNTÜ
Dün şaşırtıcı olan Başakşehir'in G.Saray'dan daha az risk almasıydı. Daha önde oynamayı seçseler ve rakibi zorlasalar skor farklı olabilirdi. Tekrar G.Saray'a dönelim.
Evet sürekli aynı şeyi yazıyoruz. Çünkü sürekli aynı şey oluyor. Dün de Lemina ile Linnes sakatlandı. O başta belirttiğimiz ilginç savunma kurgusu daha da ilginç bir savunma hattına dönüşüp ikinci yarıda Şener, Emin, Donk, Saracchi dörtlüsü oynadı. Yakında defans hattı Feghouli, Belhanda, Emre ve Onyekuru'dan oluşursa şaşırmayalım. Buna rağmen G.Saray kazanmayı daha çok istedi. Eğer zirveye tutunmak istiyorsa o yolun bu maçtan geçtiğini biliyordu. Ancak bu kadro kurgusu ve yaşadıkları ile çabası ancak 1 puana yetti.
Yani tam bir G.Saray klasiğiydi izlediğimiz. Ve bundan sonra her şey çok daha zor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.