Maça doğru direksiyon sallarken içimdeki şeytan 'Kim kazansın?' diye, içten içe dürtüyordu kalbimi, o üç dişli çatalıyla! Bitmedi sorgusu; 'Beşiktaş mı, yoksa Göztepe mi?' 'Beşiktaş mı, Göztepe mi?' Benliğime öylesine girdi ki, Şenol Güneş'in daha önce yaptığı 'fahiş!' hatalarını devam ettirmesini ve toprağım Göztepe'nin şu maçtan alnının akıyla çıkmasını söylüyordu, bıkmadan usanmadan...
Nırınıııın! Göztepeli yedi bin taraftarın yasaklı duruma düştüğü ve on bir taraftarın göz altına alındığını öğrendik, son dakikada(!) Şimdi, nasıl yılan kaçmasın içime!
Sayın Fikret Orman'ın hafta içi, Yusuf Namoğlu'na olan sitemlerini, bir göstergesi miydi, acaba bu durum?
Koca bir ilk yarı orta alanda tırı-vırlar yaşanırken, her iki tarafa bakıldığında, kimse kimsenin yatak odasının kapısını çalmadığını gördük! Reis'in eline çarpan topu VAR, penaltı olduğuna dair Fırat Hoca'ya ikaz etmese, ilk yarıda tat alınacak hiç bir şey yok!
SAĞLAM ADIMLARLA
Haa! Hep şaşırıyorum... Hala Milli takımda ve Beşiktaş'ta, bir 'Oğuzhan!' kurtarma harekatına... Sürekli eksiye giden ve aylardır oyuna bir katkı vermeyen... Dahası takımı eksik oynatan bu çocuğa penaltı attırılması konusu, tartışılmalı bence... Hikayenin teknik tarafına bakarsak... Kendi memleketinde mağlup olmama amacında olan bir Göztepe ile, zar-zor kazanma amacındaki Beşiktaş'ın cılız ataklarına tanık olduk, ilk yarıda..
Ancaaak! O suskun Göztepe, sağlam adımlarla, sindire sindire önce Jeremo ve sonrasında Reis'le öne geçmesini bildi, Beşiktaşlı'ların şaşkın bakışlarıyla! Mutluyum, 'toprağım' kazandı sonuçta... Üzgünüm; ısrarla Lens ve Oğuzhan konusunda kaybeden Şenol Hoca'ya, kimin hesap soracağı?
Hadi, Fikret Orman... Hadi, sor bakalım!