Maç öncesi, koyu Fenerli bir futbol yorumcusunun 'Ligin rekabeti adına, Fener'in kaybetmesi en doğrusu olacak!' demesi, epey karıştırdı kafamı... Derinlemesine indiğinizde, doğru bir düşünceydi bence de... Çünkü; Beşiktaş şu maçı kaybederse eğer, ligin üst sıralarındaki rekabet azalacak ve ligin marka değeri, tribün kalabalıkları, dahası, futbol lezzetinin azalacağını, çok yürekli bir şekilde vurgulaması, takdire şayandı bu arkadaşın... Mühim... Geleyim Beşiktaş'ın sahaya sürdüğü ilk on bire... Güneş'in, Quaresma'nın yerine Lens'i tercih etmesine, her bağlamda basmıyordu şu kalın kafam ama, o ne müthiş bir başlangıç! Rakip alanda, işçi karıncalar misali tüm Beşiktaşlı oyuncular, hep beşinci vitesle koştular, koştular... Fener'i hapsettiler kendi yarı alanlarına ve bunun ödülünü önce Gökhan ve sonrasında Burak'ın iki golüyle ilk yarıyı kapattılar. İlk kırk beşin, iyileri ve doğrularını veya eksiklerini kaleme almak gerekirse... Kartallar'da Gökhan'ın, Burak'ın, Kagawa'nın, Adriano'nun, bir Vida'nın ve özellikle de Atiba'nın akıllara zarar mücadelelerini izlerken, Fenerli bir futbolcu olmak istemezdim, dün akşam!
BEŞIKTAŞ'IN ARZUSU BİTTİ
'İsimleri var, adı kalmış yadigar! misali, görülüyor ki Fener, tam bir 'Lejyonerler' takımı! Ve Bu lejyonerleri yerli yerinde kullanamayan ve de sözünü geçiremeyen Başkomutan Ersun Hoca'dır!' diyordum izlediğim kadarıyla!... Valbuena değişikliği... Önce Zach, sonrasında Sadık, akabinde Hasan Ali bilançoyu eşitledi ve mazlum duruma düşen Beşiktaş'ı izlemeye başladık iyi mi? İlk yarıdaki Beşiktaş'ın o arzusunun, uhrevi bir biçimde Fenerlilere geçmesini, anlamak için 'bilgin!' olmaya gerek yok çünkü Şenol Güneş, Valbuena oyuna girdiğinde, Quaresma'yı atmalıydı içeriye... Velhasıl, Beşiktaş için umudun bittiği yer... Velhasıl Şenol Hoca, milli takım pazarlıklarına başlayabilir artık(!) Çünkü; böyle bir aciz sonuçtan sonra Fikret Başkan, elini sıkıp, teşekkürlerini iletecek, kenara alacaktır! Bence...
