Burak devam dedi!
Hıh! Üç hafta öncesine kadar, futbolu kenarından köşesinden çiziktiren başta ben ve bil cümle yazar, Abdullah Avcı'nın Başakşehir'ini 'Şampiyon!' ilan etmiştik. Çünkü Süper Lig'de, 'Formula' arabası gibiydiler sanki... Ancak; bilemediğimiz sebeplerden dolayı, tekerine çomak sokulduğunu, son iki haftadır aldığı sonuçlardan anlıyoruz.
Yine anlıyoruz ki, Emre ile Visca'nın kavgasından, kendi içlerinde yaşanan çok büyük sorunları var. Hal böyle de olunca, lig sıralamasında peşinden gelenlerin mayası, şimdilerde kabarmış durumda...
Galatasaray daha şanslı gözüküyor ama, Önündeki tüm maçları kazanarak, mutlu sona ulaşacağını söylemeye başladı Şenol Hoca'da... Sivas ellerinde daha bir arzulu olacağını bekliyordum Beşiktaş'ı...
Ne gezer! Yaşamımda ilk defa, onca orta alan oyuncusu varken, bir sağ bekin oyun kurmasına, hücuma katılarak ortalar geliştirmesine ve de gerilere kadar gelerek top kazandığına, dün akşam tanık oldum(!) Evet; Gökhan Gönül'dür bahsettiğim...
Geçelim... Ömrümde ilk kez bir takımın savunma göbeğinde oynayan iki insanın (Vida ile Mırın), kendi kalelerini korurken düştüğü zaaaflarına tanık olurken, rakip kaledeki golcülüklerine, nasıl şaşmayayım? Vida'nın kornerden gelen attığı gole ammenna ancak, Diabete'nin Lens ile Medel'li sırtına alarak attığı gol, işte size anlattıklarıma en güzel iki örnek... Yedikleri o golde, fotoğraf karesinde bile yoktu Vida ve Mırın(!) Ha!
Burak'ın bileğine basılarak, Mete Kalkavan tarafından verilmeyen o penaltı, tüm rüzgarları değiştirirdi, bana göre... Tabii, Ljajiç ile Kagawa'nın, Sivaslı'lar tarafından her daim 'Esaret!' altına alınması da, en büyük etmendi, oyunun gelişiminde... Verilen karşılıklı uğraşılara bakarsak eğer, 'Lens' dezavantajıyla sürekli on kişi oynayan Beşiktaş'ı, verilmeyen penaltısı hariç, sabaha kadar tartışırdım ama, Burak kapattı ağzımı... Dün akşam, sınıf tahtasına tebeşirle yazılan tüm yanlışlıkların hepsini, sildi elindeki silgiyle...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.