Kardeşinin etini yeme
Şimdi bu başlığı okuyunca "insan kardeşinin etini yer mi hiç?" diye soracaksınız. Evet, biri hakkında yüzüne söylediğinde hoşlanmayacağı bir sözü arkasından konuşarak gıybet eden herkes din kardeşinin etini yer.
Günümüzde toplumu içten içe kemiren ve özellikle de işyerlerinde fitneye neden olan manevi bir hastalıktır gıybet yani dedikodu...
Bütün günahlar gibi dedikodu da insanın nefsine hoş gelir.
Faydalı bir sohbeti dinlerken veya okurken sıkılan insan, sıra dedikoduya geldiği zaman farkına varmadan bazen saatlerce bunu sürdürebilir.
Kur'an-ı Kerim'de din kardeşinin etini yemeye benzetilen gıybet ve kötü zan beslemek ile ilgili ayette şöyle buyrulur:
"Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının.
Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın.
Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz din kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı?
İşte bundan tiksindiniz! Allah'a karşı gelmekten sakının.
Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir. (Hucurat Süresi 12. ayet)
ZİNA VE FAİZDEN TEHLİKELİ
İslam'da haram olan büyük günahlardan biri olan gıybet, öyle bir günahtır ki zina ve faizden daha tehlikelidir. Çünkü zina eden kimsenin tevbesi kabul edilir.
Fakat gıybet edenin durumu böyle değildir.
Onun affedilmesi, öncelikle gıybeti edilen kimsenin affetmesine bağlıdır.
Eğer söylenen şey o kişi de yoksa iftira edilmiş olur ki, bu daha büyük günahtır.
Onun için haram kabul edilen gıybetten her Müslümanın uzak durması gerekir.
Gıybetin faiz ile mukayese edilmesine gelince; bilindiği gibi faiz çok kötülenen ve şiddetle yasaklanan bir günahtır.
Çünkü faizde haksız kazanç elde edilerek insana zarar verilmektedir.
Gıybette ise bundan daha ağır bir cürüm işlenmekte, insanın manevi şahsiyetine, şeref, namus ve haysiyetine tecavüz edilmektedir.
İslamiyet ise insana çok büyük değer verdiği için, onun manevi şahsiyetini malından üstün tutmaktadır.
İşte bu yüzden Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.): "Ribanın (faizin) en kötüsü, haksız yere Müslümanın ırzını (manevi şahsiyetini) rencide etmektir." (Ebu Davud) buyurarak gıybetin faizden daha kötü bir günah olduğuna dikkat çekmektedir.
"KİM SENİN GÜNAHINI ALMAYIN"
Gıybet aynı zamanda Müslümanın yaptığı bütün hasenatı da silip atar.
Yaptığı iyilikler ise gıybet ettiği kişinin amel defterine yazılır.
Böylece insan sevmeyip gıybetini ettiği kişiye farkında olmadan iyilik etmiş olur.
Şayet mahşer günü hasenatı yetmez de iflas ederse, bu sefer de alacaklılarının günahı gıybet eden kişiye yüklenir (Buhari, Müslim).
Din kardeşini bir günahından dolayı ayıplayanlara ise şu hadis-i şerif yeter :
"Bir kimse din kardeşini bir günahı dolayısıyla ayıplarsa, ölmeden evvel mutlaka o günahı işler. Yani kardeşini bir ayıpla kınayan, o ayıp işi işlemeden ölmez!" Câmiu's-Sagîr, c. II, s. 161]
PAZARTESİ VE PERŞEMBE'NİN ÖNEMİ
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.), bazı zamanlarda ibadete daha fazla önem gösterir ve hassas davranırdı. Pazartesi ve perşembe günleri de bunlardan biridir.
Bu iki günü mümkün olduğu kadar oruçlu geçirmeye çalışırdı. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Pazartesi ve perşembe günleri ameller (Allah'a) arz olunur. Ben, oruçluyken amellerimin arz olunmasını isterim." (Tirmizî, Savm 44- Nesai, Sıyam 70
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.