Türkiye'de bugün ekonomideki genel tabloya bakıldığında, 3 milyonu aşkın işsizin bulunduğu, enflasyon oranımızın dünya piyasalarındaki rakip ülkelere göre oldukça yüksek olduğu, gelir dağılımının bozukluğu ve çok sayıda insanın yoksullukla mücadele ettiği görülecektir.
Türkiye'nin dış ticaret dengesi 1945 yılından beri sürekli açık vermektedir. Bankalara halkın yaklaşık 356 milyar TL tüketici kredisi, firmaların ise 900 milyar TL'ye yakın ticari ve diğer kredi borcu bulunmaktadır. Devletin de içeriye 416 milyar TL, dışarıya 120 milyar dolara yakın borcu bulunmaktadır. Ayrıca özel sektörün dışarıya 300 milyar dolara yakın borcu vardır. Büyüme hızı da oldukça yavaşlamıştır. Öte yandan, sorunların başlıca nedeni olan üretim-tüketim deseni uyuşmazlığı ise ülkemizde her geçen gün daha da belirginleşmektedir.
Karamsarlığa gerek yok
Karamsarlığa gerek yok
Verilerin bize gösterdiği bu tespitleri yansıtmamızın nedeni karamsarlık yaratmak ya da moral bozmak değildir.
Bu ülke ve onun güzel insanları her türlü ekonomik sorunu çözebilecek azim ve birikime sahiptir. Başta Kurtuluş Savaşı ve sonrasında yaratılan mucize olmak üzere bunu yapabileceğini defalarca kanıtlamış bir ülkeyiz.
Türkiye bugün yetişmiş nitelikli insan gücü ve kadrolara sahiptir. Önemli olan, iç ve dış talebe uyumlu üretim yapılması ve sürdürülebilir yüksek büyüme hızına ulaşılmasıdır. Bunun için de elimizdeki kaynakların iyi değerlendirilmesi gerekmektedir.
Günümüz koşullarında hemen hemen hiçbir ülke yüksek duvarlar arkasında varlığını sürdürememektedir. Yani, küresel aktörlerden yansıyabilen ciddi sorunlarla karşılaşmak sadece Türkiye'nin değil tüm dünya ülkelerinin yaşadığı bir handikaptır.
Nitekim 2008 yılında ABD'de başlayıp tüm dünyaya yayılan krizin artçı sarsıntıları hala devam etmektedir. Orta gelişmişlikte bir ülke olarak dışarıdan gelecek bu sarsıntıları tamamen engellememiz imkansızdır.
Bu nedenle Türk ekonomisinin içerdeki sarsıntılara ve sorunlara daha fazla odaklanması gerekmektedir.
Okyanus dalgalarına karşı yapılacak çok fazla bir şey yoktur ancak elimizdeki gemiyi sağlam tutmak ve kadrosunu iyi seçmek bizim ödevimizdir.
Ekonomide farklı kesimlerin farklı düşünceleri olması da son derece doğaldır. Mühim olan görüş farklılıklarını hoşgörü içinde değerlendirebilmek, dünde yaşanan sorunları bir tarafa bırakmak ve toplumsal refaha ulaşabilmek için birlikte omuz omuza mücadele edebilmektir.
Ekonomiye odaklanmalı
Ekonomiye odaklanmalı
Bu noktada ülke yöneticilerinin yoğunluklarını ve dikkatlerini ekonomiye daha fazla yönlendirmeye ihtiyaç duyulmaktadır. Ekonomi ve çözüm bekleyen sorunlar öncelik sırasına göre gündeme gelmeli, ekonominin kendi dinamikleri ve işleyişi çerçevesinde değerlendirmeler yapılmalıdır.
Ekonomi yönetimindeki kurumsal yapıların görev, işleyiş ve etkinlik alanları doğru tanımlanmalı, kişi ve kurumları yıpratıcı söylemlerden uzak durulmalıdır.
Haziran seçimleri ekonomik anlamda bir fırsattır.
Haziran seçimleri ekonominin canlanması, piyasalardaki nakit sirkülasyonunun hızlanması ile genel arz ve taleplerin artmasını sağlayacak önemli bir dönemeç olacaktır.
Piyasaların hissetmeye başladığı bu süreç iyi değerlendirilmedir. Öte yandan, seçimlerden sonra oluşturulacak ekonomi yönetimi yeni bir heyecan ve stratejilerle ekonomik sorunlara odaklanmalıdır.
Doğal olarak bu süreçte kendi sınırlı imkanlarıyla üreten, istihdam yaratan, yaşadığı kente hizmet veren, ekonomiye katkı sağlayan esnaf sanatkarlara pozitif ayrıcalıklar tanınmalıdır.
Bu farkındalık ve bilinçle İzmir Esnaf ve Sanatkar camiası olarak her kesimi hoşgörülü ve anlayışlı olmaya, sorunlara soğukkanlılıkla yaklaşmaya ve gerçek gündeme yani ekonomiye odaklanmaya davet ediyoruz.