Pandemi ve egitim
CoVid19 öncesi her sene, yılın bu günleri, ilk-orta ve yüksek öğretim çağındaki tüm öğrenciler ve onların ailelerinde yoğun bir telaş içinde eğitim dönemi hazırlıkları başlardı.
Bu durum Türkiye'de, neredeyse, birçok ülkenin genel nüfusuna eşdeğer bir kitleyi, sosyal ve ekonomik dinamikleri ile etkileyen devasa bir sirkülasyona yol açmakta.
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından yayınlanan "Milli Eğitim İstatistikleri- Örgün Eğitim" istatistik verileri geçen sene için okul öncesi eğitim, ilköğretim ve ortaöğretim düzeyinde, toplam 18 milyon 108 bin 860 öğrencinin örgün eğitim aldığını gösteriyor. Eğitim kurumlarımızda görevli öğretmen sayısı da 1 milyon 77 bin 307. Bu kitle, mekan olarak toplam 66 bin 849 okul ve 706.015 dersliği kullanmakta.
30 MILYONLUK BIR KITLE
Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) verilerine göre de, 7.560.371 üniversite öğrencimiz var. Akademisyen sayımız da 166 bin 225. Her ne kadar bu veriler geçen senekiler olsa da kabaca 26 milyonu öğrenci,1 milyon 250 bini öğretmen olmak üzere yan işkolları ile birlikte 30 milyonluk bir kitleden bahsediyoruz.
CoVid19 pandemisi için durum tespiti yaptığımızda, ülkemizde onaylanmış vaka sayısının 240 bini geçtiğini görmekteyiz. İyileşenler de 224.000 civarında. Ölen vatandaş sayısı ise 5829. Dünyada ise belirlenmiş vaka sayısı 19.800.000'i, iyileşenler ise 12.500.000'i geçti. Pandemi nedeni ile ölen vaka sayısı 730.000.
Hastalığın görünür gelecekte dünya gündeminden kalkması için olumlu bir gelişme de sözkonusu değil. Aşı çalışmaları yapan 100'ü aşkın merkezin bazılarında test aşamasına gelindi .İtalya'daki Roma Spallanzani Bulaşıcı Hastalıklar Hastanesi gibi merkezlerde gönüllü deneklerde aşı testleri yapılmaya başlandı. Aşı güvenle uygulanacak hale gelse bile, dünyadaki 8 milyar insana yetecek üretim ve uygulama zaman periyodu bile, bu virüsle insanlığın bir süre daha beraber yaşamasını zorunlu kılıyor. Son zamanlarda, hastalarda biz klinisyenlerin gördüğü virulanstaki artışa rağmen hastalık progresyonundaki hafif seyir kanısı daha fazla analize muhtaç. Sonbahara yaklaşırken, gerek mevsimsel değişiklikler ile grip vaka sayılarındaki artışın doğal beklentisi, gerekse okulların açılması ile 30 milyon insanı kapsayacak bir yakın temas dönemi, pandemide yeni bir ivmelenmeyi yaratma potansiyeli olarak tüm toplumun tedirgenliğini arttırmakta.
YENI BIR SISTEM
O zaman 2020-2021 eğitim/öğretim döneminin başlangıcına yaklaşırken okulların açılması konusuna tekrar dönebiliriz. Geldiğimiz noktada, Milli Eğitim Bakanlığı CoVid19 Güvenli Okul Fizik Ortamı klavuzu yayınlamalı ve uygun sertifikayı alan, fizik alt yapısı bu koşulları karşılayan okullarda standart eğitime izin vermeli. Diğer okullar için ise aşamalı bir sistem yaratılmalı, internet eğitimi, sabah ve öğleden sonra sınıflara ayrılmış, gün aşırı yada her ay bir hafta blok tatil dahil evde ve okulda yapılacak hibrit sistemleri içeren yeni modellemelerle yepyeni bir eğitim sistemi yaratılmalıdır. Sadece evde internet eğitiminin yararlarının sınırlı olduğu geçmiş tecrübelerden görüldü. Bakanlığın, uzaktan/online öğrenme süreçlerinin özellikle dezavantajlı öğrencilerde, negatif farklılaşmayı derinleştirdiği ayrıca genel anlamda sosyalleşme bağlamında birey psikolojisini olumsuz etkilediği görüldü. Belki ilk ve son sınıfların standart eğitime alındığı, ara sınıfların ise home-office formatında evde eğitim ve haftada bir okullarda entegre eğitime tabii olduğu ara bir sistem yaratılabilir. Bu arada fizik mekan dezenfeksiyonu kuralları ve öğrencilere periyodik testler de bu kapsamda zorunlu olarak planlanmalı.
Sonuçta, pandemi sürecine özel inovatif bir eğitim dönemini kurgulamak zorunluluğu ile karşı karşıyayız.
Umarım, 2020/ 2021, pandemi ile ilgili gelişmelerden etkilenmiş son eğitim/öğretim dönemi olur.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.