300 milyon yıllık ince hastalık
Verem konusunu açmak, insanlık ya da tıp tarihi kadar uzak geçmişlere gitmeyi gerektirir. Bu hastalık ile ilgili ilk bilgileri Mısır papürüslerinde ve Hipokrat'ın metinlerinde görüyoruz, özellikle Bergamalı hemşerimiz Galeneus ve Romalı bir hekim olan Aretaus Cappadocian'un hastalığı oldukça iyi tanımladıklarını okuyabiliyoruz.
Veremi yapan Mycobacterium Tuberculosis isimli bakterinin yapılan genetik testlerinde 300 milyon yıldır doğada var olduğunu biliyoruz. Sonradan ortaya çıkan varyatif ve mutatif tiplerinin, insan tipi Verem mikrobu (Mycobacterium humanus) haline gelerek epidemi boyutlarında salgın yaptığını da tarih kitaplarından öğreniyoruz.
Mikrobun ve sosyoekonomik habitatının özet bilgisini yazar Dene Dubais, Beyaz Veba isimli kitabında güzel özetler: Hastalık için sadece basil yetmez diye yazarak yetersiz beslenme, kötü barınma koşulları yanında nüfus artışı, göç ve hava kirliliğinin etkisinden de bahseder.
Erken sanayi dönüşümünün yaşandığı 19 yüzyıl ortalarında, Avrupa'nın toplam nüfusunun yüzde yetmişlik bir kitlesinin tuberculose olduğu kayıtlardan çıkarılabilir.
Öyle ki aynı yazar, bu durumu adı geçen kitabında 'sistemin emek sömürüsünün kefareti' olarak yorumlar. Çünkü çağın işyeri koşulları çok kötüdür.
ASISI 50 YILDA ÜRETILDI
Verem hastalığına yol açan basilin tam olarak tanımlanması Koch tarafından 1876 yılında yapılmıştır.
Her ne kadar CoVid pandemisinde aşı çalışmaları bir yıl gibi kısa bir sürede gerçekleşmiş olsa da verem için bu süre 50 yılı aşmıştır. Albert Calmette ve arkadaşı Guerin, yıllar süren uğraşlar sonrası daha sonra kendi adları ile anılacak Bacille- Calmette-Guerin (BCG) aşısını 1 Temmuz 1921 'de Paris'te ilk kez toplumun hizmetine sunmuşlardır.
Yapılan bir çalışma, İzmir'de 1892 ila 1914 yılları arasında gerçekleşen 200.000 civarındaki ölümün 15.000'e yakınını veremden kaynaklandığını gösteriyor. Ne yazık ki günümüzde Dünyada her yıl 10 milyon yeni vaka tanımlanıyor ve ilk verem aşısı bulunalı yüz yıl olasına rağmen onun dışında elimizde bir silahımız yok. Bu aşı da yetişkinleri korumda yetersiz kalmakta çünkü halen küresel boyutta ölüm nedenleri arasında 13. sırada verem hastalığı var. Ayrıca ilaçlara karşı dirençli bir hasta grubu da söz konusu. Tüm bunları dile getirmemin nedeni, 2-8 ocak tarihlerinin, ülkemizde 'verem hastalığı için farkındalık ve eğitim haftası' olarak çeşitli aktivitelerin yapılıyor olması. Yukarıdaki bilgilerden de anlaşıldığı gibi, bu hastalık çok üzün sürelerdir dünya gündeminden uzak ama öbür yandan da en öldürücü bulaşıcı hastalıkların başında geliyor.
ERKEN TANI ÇOK ÖNEMLI
Ülkemizde 10 bin civarında tuberculose vakamız var. Bunların içinde ise 200 civarında tedaviye dirençli bir grup söz konusu.
Ülkemizde Osmanlı'nın son dönemlerinde başlayıp Cumhuriyet'in kurulması ile oluşturulan 'Verem Savaş' derneklerinin, büyük özverilerle yaptığı çalışmalar neticesi, erken tanı ve tedavinin kamu kuruluşlarınca ücretsiz yapılması ile bu noktalara geldik. Erken tanıyı takip eden altı aylık bir tedavi sonrası hastalık yok edilebiliyor. Ancak tedavinin yıllarca sürdüğü hastalar da görülebiliyor.
Gelinen noktada, bu hastalıktan tamamen kurtuluş için yeni ve etkili bir aşı bulunması gerekiyor. O zamana kadar uzun süren öksürük, balgam, ateş , zayıflama ve gece terlemesi gibi şikayetleri olan kişilerin mutlaka göğüs hastalıkları uzmanına muayene olmasını öneriyoruz. Erken tanı çok önem arz ediyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.