Yetmiş yıla yaklaşan demokrasi tarihimiz çok muhataralı bir tarih olarak yaşanmıştır. Defalarca darbelerle örselenmiştir. Demokrasiye ve millet iradesi fikrine sahip çıkamayan, özgürlükleri üç pula satan siyasetçi ve aydınlar mezarlığıdır bizim tarihimiz aynı zamanda. Tüm bunlara rağmen, millet kendi iradesine ve demokrasiye inatla sahip çıkmış, düştüğü yerden her defasında tekrar kalkarak dizginleri eline almayı başarmıştır.
Elbette bu zor tarihin bireysel kahramanları da vardır. Haysiyet ve cesaretle millet için hayatlarını riske eden kahramanlar...
Onlar olmasaydı milletin iradesi de, millet için yapılanlar da heba olur giderdi inanın. O nedenle, o kahramanlara herkes azami saygıyı göstermek zorundadır. Diğer bir ifade ile, tarihin defalarca sınadığı o kahramanlara saygısızlık etmenin, konjönktürel tartışmalardan hareketle onları harcamanın büyük günahlardan olduğu bilinmelidir.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç tam olarak bu ülkenin o gerçek kahramanlarından biridir.
Son dönemlerde özellikle muhafazakar medyada Haşim Kılıç için kullanılan özensiz dili şiddetle ayıplıyorum. Bazı yeni yetmelerin Haşim Kılıç'a hakaret etmesine izin verenleri de aynı şekilde ayıplıyorum.
Sövdüğünüz o hak adamının bu ülkeyi kaç kere uçurumun kenarından kurtardığını ne çabuk unuttunuz?
Muhafazakar ve dindarlar için onlarca yıldır verdiği büyük mücadeleyi unutacak kadar hafızanız dumura mı uğradı?
2008 yılında Ak Parti'nin kapatılmasının önüne geçen kimdi?
Dahası, Haşim Kılıç bu mücadeleyi verirken şahsiyetine, ailesine nasıl saldırılar yapıldığını, hangi zulümlere, hangi tehditlere göğüs gerdiğini ne çabuk unuttuk?
Dikkat edin, Allah sizi çarpar!
Bu kadar vefasızlık, bu kadar pespayelik, bu kadar adaletsizlik yakışıyor mu muhafazakar kesime?
Ayrıca, başta Ak Partililer olmak üzere, Haşim Kılıç'a saldıran herkes, aynanın karşısına geçip kendinize şöyle boydan bir bakın, Haşim Kılıç konusunda ne kadar yamuk durduğunuzu göreceksiniz.
Bilmiyorsanız bilin, yakın geçmişte sizin bakanlarınız, sizin müsteşarlarınız ve hatta genel müdürleriniz Haşim Bey'in telefonuna dahi çıkmamışlardır.
Haşim Kılıç eski dostlarına ne kadar kırılsa azdır.
Üstelik seçim barajları konusunda henüz bağlayıcı bir açıklama yapmamışken, bu demokrasi kahramanı millet adamına bunca vahşi saldırı neden?
HAŞİM KILIÇ'A DOST ELİ UZATILMALI...
Bilerek söylüyorum, Haşim Kılıç Cumhurbaşkanımızı seviyor, Başbakan Davutoğlu'nu seviyor, muhafazakar dünyanın vicdanı olan Bülent Arınç'ı seviyor. Esasen kendi meşrebinden olan Ak Partilileri seviyor. Belki de onu yaralayan şey de tam olarak bu. Kendi sevdiklerinden darbe alması, özensiz davranışlara muhatap olması.
Oysa Haşim Kılıç derviş tabiatlı gerçek bir gönül adamı. Ona uzatılacak bir dost eli, bir gönül alma çabası onun yufka kalbindeki kırıklıkları anında onaracaktır.
Ak Parti'de sorunu böyle okuyacak ve harekete geçecek bir tane yetkili yok mu?
Ak Parti'nin yöneticileri Haşim Bey'e yapılan kabalıkların bir an için kendilerine yapıldığını farz etsinler bakalım, ne düşünürler, nasıl hareket ederler?
Onun için hemen, acilen bir dost eli...
En tepeden gösterilecek bir gönül alma çabası...
Ona yapılan kabalıklar için içten bir özür...
Bunların yapılmadığı her bir saniye günaha girmektir.
Unutmayın, Haşim Bey dün sizinleydi, bugün de sizi seviyor, sizinle olmak istiyor.
Daha nasıl söyleyeyim!..
GELELİM ŞU SEÇİM BARAJI MESELESİNE
Görüşüm çok açık, seçim barajının tamamına esastan karşıyım. Demokrasiye inanan herkes karşı olmalıdır. Çünkü demokrasi en küçük düşünce ve eğilimin temsil edilebildiği ölçüde renkli ve keyifli bir rejimdir.
Ayrıca, bizdeki baraj çeşitli kaygılardan dolayı istikrar beklentili darbe tasarruflarıdır. Yani bir tür toplum mühendisliğidir.
Siyasi şartlar itibariyle de hiç gereği kalmamıştır.
Buraya kadar böyle. Şimdi gelelim güncele ve esasa:
Şuradan başlayalım: bir, barajı kaldırmak Anayasa Mahkemesi'nin görev alanına girmez, bu çok açıktır. Bu iş Meclisin işidir, ki iktidar yakın geçmişte bu teklifi yapmıştır ve fakat muhalefet ilgisiz davranmıştır.
İki, mahkemenin böyle bir yetkisi dahi olsa, barajı seçim öncesi kaldırmamalıdır, zira bu doğrudan milli iradenin ifsatı anlamına gelir.
Tartışmalı bir yargı kararı seçimden önce çıkarılırsa, mahkeme üyelerinin hiç şüphesi olmasın ki, 2007 Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde 367 kararının çıkması, 2011 seçimleri öncesi Baykal ve MHP kasetlerinin çıkması, 2014'de 30 Mart seçimleri öncesi 17 ve 25 Aralık darbesinin yaşanması gibi bir toplumsal algıyla karşılaşılacak ve hem ayakta kalmış tek hukuk kurumu olan Yüksek Mahkeme hem de mahkemenin ülke için kıymetli üyeleri zarar görecektir.
Mahkemenin yapacağı en doğru iş, demokratik perspektife uygun bir tavsiye kararı alarak topu Meclise atmaktır.
Benim tanıdığım ve hakikaten benim için gerçek bir Kahraman olan Haşim Kılıç da eminim bu hukuki ve demokratik tutarlılıkta davranacaktır.
Çünkü Haşim Kılıç'tan bu güne kadar akla mugayir, hukuka aykırı, kaosa davetiye çıkartacak bir karar sadır olmamıştır, gene olmaz!