Giriş Tarihi: 21 Aralık 2014, 20:18
Akıllı bir laik, akıllı bir ulusalcı, sağduyulu bir Atatürkçü şu basit soruyu kendisine sorar: Bu Amerikalı yöneticiler, bu Avrupalı siyasetçiler, bu ABD ve Alman gazeteleri, tekmili birden, acaba neden Tayyip Erdoğan'a saldırıyorlar?
Amerikalılar ve Avrupalılar her zaman bizim hayrımıza olanı isterler diyorsak, o vakit onların söylediklerine kulak verelim ve hep beraber Tayyip Erdoğan'dan kurtulalım.
Devletin anahtarlarını Batı ve İsrail yanlısı cemaatin ellerine teslim edelim, ne dersiniz?
Ya, gördünüz mü, basit bir soru ne kadar yanlış bir pozisyonda durduğunuzu gösteriyor.
Türkiye'de olan biteni anlamanın basit bir yolu var: Batı'nın son dönemlerde sergilediği tutuma bakacaksınız.
Suriye'deki korkunç insan kıyımına ses çıkaran bir Batı gördünüz mü? Domuz gibi izlemekten başka hiçbir şey yapmıyorlar.
Mısır darbesini...
ABD'de zenci gençlerin polis tarafından avlanmasını sadece seyrettiler.
CIA'nın korkunç işkencelerini sükut ederek geçiştirdiler.
İngiliz The Gardian Gazetesi'ni basıp gazetecilerin bilgisayarlarını parçalayan polisi eleştirmek bu Batı'da kimsenin aklına gelmedi.
İstihbaratçı Snovden'in anlattıklarını ve ortalığa döktüğü belgelerin sözünü bile etmeye gerek yok, sonuçta hep sustular.
Ama nedense, Türkiye'de hükümet devirme amaçlı her ayaklanma ve darbe girişimini canhıraş bir biçimde destekledi bu Batı ve ABD.
Neden?
Ortadoğu'da, Afrika'da, Kafkaslarda kendi özgün siyasetini geliştirmeye çalışan bir Türkiye istenmiyor.
Emperyalizmin inşa ettiği eski dünyaya itiraz bu topraklardan yükseliyor.
Cemaatin Mavi Marmara tepkisini, 17 Aralık darbe girişimini, paralel medyayla ABD ve Batı basınının ağız birliğini anlamamızı sağlayacak bir ilişkidir bu.
CEMAAT ARKEOLOJİSİ YAPMANIN TAM SIRASI
Bakmayın bizim saflığımıza, biz milletimize ve onun yüksek hedeflerine duyduğumuz sevgi ve özlemlerden dolayı bu cemaat denen yapıya umut bağlamıştık.
Çok kötü aldatıldık, bu açık. Karşımızda ihtiras tramvayına binmiş ve bir anda metamorfoza uğrayabilen bir yapı var.
Aslında meraklıları ve bilimadamları bu yapıyı çeşitli biçimlerde incelemeliler. Mesela güçle ilişki biçimleri. Üzerinde durulması gereken bir nokta bu. 12 Eylül'den bir ay sonra yayınlanan Sızıntı Dergisi'ne bir göz atın mesela. Fethullah Gülen 12 Eylül darbesi hakkında ne demiş?
28 Şubat'ta Aydın Doğan'ın televizyonunda RefahYol hakkında ne demiş?
AK Parti güçlüyken bu iktidar ve yöneticileri hakkında nasıl övgüler düzmüş; One Munite'ten sonra neler söylemiş?
Meraklısı bir baksın, bütün pozisyonunu, bütün edebiyatını, bütün örgütsel reflekslerini, bütün eylemlerini güç değişimine göre kurgulayan müthiş bir oportünizm yönetimi göreceksiniz bu vesikalarda.
Mesela ben şuna eminim: Bu cemaatin kurmay heyeti ABD'nin ve Batı'nın Tayyip Erdoğan'ı kesin olarak çizdiğini düşündü ve Pensilvanya'daki zatı da buna ikna ettiler. Buna inanmasalar Türkiye'de ne MİT krizi olurdu ne de 17 Aralık darbe girişimi. Bu tip yapılar kurnaz olurlar ve kafaları şöyle çalışır: ABD ve Batı ne istiyorsa biz bir adım önden gidelim ve oluşacak yeni yapıdan daha çok pay alalım.
Ama manevi referanslardan kopar da dünya ve iktidar işlerine bu denli kendini kaptırırsan, "Allah'ın da bir hesabı vardır" mütearifesini unutursun ve başına bu felaketler gelir.
SONRAKİ İKTİDARA OYNAYANLAR
Cemaat eylemlerinin yanında kayıtsız şartsız yer almış görünen bazı arkadaşların ahlaklarından şüphe edebilirsiniz ama zekalarından asla kimse şüphe etmesin. Onlarda Allah vergisi bir iktidar kokusu alma kabiliyeti var. O kokuyu aldıkları an, ya da tersi, yani destekledikleri iktidar odağının gidici olduğunu gördükleri an, gemiyi terkederler, arkadaşlarına 'dükkanı kapatalım' derler.
Bu durumlarda zekaları öylesine yüksek bir kapasiteyle çalışır ve mekanik zekaları bütün melekelerine öylesine hakim olur ki, bir an için ahlak, vicdan, tutarlılık, vatanseverlik gibi aslında bizi hiç yanıltmayacak referans kaynaklarına müracat etmek akıllarına gelmez.
Zira Analitik zekaları güce dair gelişmeleri alt alta koymuş ve bütün dünya güçlerinin Tayyip Erdoğan'dan kurtulmak istediği sonucuna varmıştır.
Rasyoneldirler ve bundan dolayı da kararlarını bir gecede değiştirebilirler.
Aslında devlete ihanet etmenin, ne adına yapılırsa yapılsın, ne kadar aşağılık bir iş olduğunu en iyi onlar bilir. Bu bilgiyi hayatları boyunca gençlere öğretenler onlardı. Ancak 'müstakbel' iktidarın cazibesi onları baştan çıkardı.
Şu malum 'istasyon teorisi'ne göre ise şimdilik kaybetmiş görünüyorlar.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın.