Giriş Tarihi: 09 Ocak 2015, 20:36
Demokrat Parti'nin genç genel başkanı Gültekin Uysal'ın ismi zihnimden ne vakit geçse, bir miktar hayıflanırım.
Hem başında olduğu Demokrat Parti için hem de kendisi içindir hayıflanmam.
Demokrat Parti Türk siyasi tarihimizde koskoca bir çınardır. Bugün Türkiye'de neyin altını kaldırsanız, millet yararına ne yapılmışsa altından Demokrat Parti'ye uzanan kökler çıkar.
Bu köşede Demokrat Parti'nin devasa hizmetlerini defalarca yazdık.
Ama şu kadarını söyleyeyim ki Türk milleti yeniden millet olmayı 1950-60 arasında DP'yle öğrenmiştir.
Bu iddialı cümleyi niçin kurduğumu anlatabilmek için oldukça uzun bir analiz gerekiyor.
Gültekin Uysal gepegenç bir genel başkan. Merhum Başvekil Menderes'in koltuğunda oturuyor. Halihazırdaki siyasi konjonktür DP'ye etkin bir siyaset yapma imkanı vermiyor. Gültekin Uysal hırsının ve dededen tevarüs demokrat dayanıklılığın verdiği enerjiyle partisine bir çıkış yolu arıyor.
Aslında kim ne kadar biliyor bilmiyorum, Gültekin Uysal kelimenin gerçek anlamıyla bir entellektüel. Onun derinliği, birikimi ve enerjisi kamuoyuyla buluşabilse muhtemelen ortaya partisi lehine bir kamuoyu ilgisi de çıkabilecek. Ancak Türkiye'nin medya düzeninde parlamento dışı siyasetin sesini ve iddialarını kamuoyuyla buluşturmak gibi bir sorumluluk alışkanlığı yok.
O nedenle Gültekin Uysal yüz yüze iletişimle partisini ve kendi fikirlerini anlatmaya çalışıyor.
GÜLTEKİN UYSAL NE DİYOR?
Uysal bir kere farklı bir siyasi eleştiri diline sahip. O çok etkili bir muhalefet diline sahip, ancak hakaret etmiyor, insanı irrite eden vulgarizme hiç kaymıyor; ya ne yapıyor? Yaptığı şey analiz ve tabi muhalefet diliyle yapılan analiz. İnsana, dinlerken görüşü ne olursa olsun, keyif veren bir siyaset dili bu.
Cumhuriyet tarihi içinde yaşanan birçok gelişmeye kötü anlamlar yüklemiyor, yaşananların tesadüfi olmadığını söylüyor. "Modernleşme olması gerekiyordu, oldu" diyor mesela.
Bir yemek boyunca anlattığı çok güzel anekdotlar vardı ve bunlardan Kürt meselesine dair olanını sizlerle paylaşmam gerekiyor.
Şeyh Said'in torunu olan ve Menderes'in yaşını büyüterek DP milletvekili yaptığı Abdulmelik Fırat, yine AP Afyon milletvekili olan Ethem Kelekçi'ye şöyle diyor: "Bizim bu devletle mutabakatımız 1960'da bitti".
Bu söz, hem Demokrat Parti'nin Türkiye'yi Kürt sorunundan nasıl kurtardığını, hem de 27 Mayısçı ahmakların Türkiye'yi bu belaya yeniden nasıl sardığını bir arada anlatan, çok açıklayıcı, tarihi bir söz.
Gültekin Uysal Türkiye'nin yeni bir siyasi düzen tanımlaması yapması gerektiğini söylüyor. Bunları söylerken medyaya da dokundurmadan geçmiyor ve medyanın sorumluluğunu kibarca vurguluyor.
Ak Parti'nin cumhuriyeti ele alış biçiminde ciddi sorunlar olduğunu vurguluyor Gültekin Uysal. Bu, benim "Ak Parti'nin cumhuriyeti ihya edici rolü" fikrimden çok farklı bir değerlendirme.
Sohbet sırasında genç Genel Başkan'ın en fazla dikkatimi çeken sözü demokrasi konusunda yaptığı tanımlama, daha doğrusu uyarı: "Demokrasi bugün bizim milli güvenlik şemsiyemizdir. Türkiye buradan çıkarsa asıl o zaman bölünür".
Bu sözü çok önemli bulduğumu belirtmeliyim.
"Siyasetin uğraştığı sorunları sonuçları üzerinden değil de derinlerde yatan nedenleri üzerinden ele almalıyız" diyor Gültekin Bey ve doğru söylüyor. Türkiye'deki göç ve nüfus hareketlerinin birçok soruna kaynaklık ettiği öngörüsü var bu tespitlerde. Verdiği istatistik inanılmaz: 1982'yle 2008 arasında 23 milyon kişi göç etmiş. Bu bilgi de çok açıklayıcı.
Bir öğle yemeğinde DP'nin genç ve entelektüel lideri Gültekin Uysal'ın gerçekten çok lezzetli, fikir dolu sohbetini dinledik.
Daha fazlasını merak edenler DP'nin İzmir il kongresine gidip Gültekin Uysal'ı dinleyebilirler.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın.